Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - Türk Genclıgının Meseleleri Beklentileri Ve Çözüm Önerileri
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
bozkurt_1312
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Feb 08, 2006
İletiler: 198
Şehir: Mardin

İletiTarih: Cmt May 06, 2006 10:14 pm    ileti konusu: Türk Genclıgının Meseleleri Beklentileri Ve Çözüm Önerileri Alıntıyla Cevap Gönder

TÜRK GENÇLİĞİNİN MESELELERİ BEKLENTİLERİ
VE ÖNERİLEN ÇÖZÜM YOLLARI




GİRİŞ


"Her nesil ayrı bir millet" olmadığına göre, gençliğimiz milletimizin yarınlardaki devamıdır.
Türk Milletinin dinamik bir tarihe sahip olmasını, gençlik merkezli bir toplum hayatına önem ve öncelik vermesinde aramak gerekir.


Türkiye'de toplum nüfusun yaklaşık % 27'sine karşılık gelen, 20 milyon dolayında bir gençlik kitlesi mevcuttur. Genç nüfusumuzun yoğunluğu göz önüne alınarak, milletimizin kendi geleceğini "nasıl isterse o şekilde belirleme" imkanına, diğer milletlere nazaran daha fazla sahip olduğunu söyleyebiliriz.


Gençliğimizi Türk Milletinin tarihi misyonuna uygun milli, manevi ve ahlaki, ülkü ve değerlerle donatılırken, meselelerinin de toplumumuzun siyasi, kültürel, ekonomik, sosyal vb. sistemlerinin bir uzantısı oldukları kabulüyle ele alınıp çözülmeye çalışılmalıdır. Bu da gösteriyor İd, gençliğin dediğimiz mesele; toplumun, yani devletin meselesidir.


Çalışmalarımızda 12-24 yaş grubu arasındaki nüfusumuzu gençlik kitlesi diye kabul ederken, konuyu birtakım sınıflandırmalara giderek ele aldık.


ORTA VE YÜKSEK ÖĞRENİM GENÇLİĞİ


Gençliğin okuyan kesimini fiziki, ruhi ve zihni açıdan yetişmesinde, aynı zamanda gencin problemlerinin kaynağı olan aile, okul ve çevrenin el ele vermesi gerekir.


Türk gençliğinin tamamı için öğrenim görme bir haktır. Okuyan gençlerimizin yüksek öğretime devam e-dememe, yetenek ve ilgilerine göre mesleğe yöneltilmeme ve işsizlik, serbest zamanlarını değerlendirme faaliyetlerinin sınırlılığı, rehberlik, sağlık, beslenme ve barınma gibi meseleleri vardır. Üniversiteye girememe ve bir mesleğe yönelememe, gençlerimizi güvensizliğe itmektedir.


Öğrenim hayatı, bilimin gereklerine uygun bir şekilde düzenlenirken, milli değerleri koruma bilincinin de genç dimağlara yerleştirilmesine çalışılmalıdır. Gençlerin öğretim süreleri boyunca şuurlu bir şekilde milli ülkü sahibi, ruh disiplini almış, topluma yabancılaşmayan birer şahsiyet olarak yetişmelerine çalışılmalıdır. ; Devletin eğitim politikasının temelinde sosyal adalet ve imkan eşitliği yatmalıdır. Eğitim ve öğretim dilinin Türkçe olması için gerekli bütün tedbirler cesaretle alınmalıdır. ; Bölgelere göre üniversiteler ve özellikle de orta öğrenim kurumlan arasındaki imkan eşitsizliği yok edilmeye çalışılmalıdır. Bu konuda uzun dönem için gerekli tedbirler alınıncaya kadar, imkan yetersizliği ve kalite farkından dolayı mağdur telafi edici kurs tipi geçiş dönemi hizmetleri sunulmalıdır.


Bugüne kadar ihmal edilen orta öğrenim gençliğine özellikle de fakir ve başarılı öğrencilere burs, barınma, beslenme ve diğer imkanlardan yararlanma hakkı mutlaka tanınmalıdır. Yüksek öğrenim gençliğine de genel fiyat artışlarına paralel olarak artan kredi imkanı tanınmalıdır.


Köy çocuklarıyla imkanları kısıtlı olan çocuklara pansiyon, yatılı okul vs. açmak gibi birçok hizmetleri sunarak, onların okuyabilecekleri en üst öğrenim kurumuna ulaşmaları sağlanmalıdır.


Az gelişmiş bölgelerde meslek liseleri açarak, kızların üretici hale getirilmeleri sağlanmalıdır.


Üniversite ve orta öğrenim ders kitapları ve araç gereçlerin karşılıksız olarak veya düşük karşılıklarla verilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. Öğretmenlerin veya öğretim üyelerinin az gelişmiş bölgelere gitmelerini teşvik edici veya zorlayıcı tedbirler alınmalıdır.


Özel okulların statüsü eğitimde fırsat eşitliğini zedelemeyecek şekilde yeniden ele alınmalıdır.


Ülke ihtiyaçlarına paralel olacak şekilde, kar amacı gütmeyen vakıflarca kurulabilecek yüksek öğrenim kurumlarına destek sağlanmalıdır.


Öğretimin vazgeçilmez şekilde dershanelere kaymasını önleyici tedbirler alınmalıdır.


Ders yükleri akılcı bir şekilde sürekli gözden geçirilmelidir.


Okuyan gençlerin okul içi ve okul dışındaki pasif geçen serbest zamanlarını aktif ve katılımcı bir anlayışla değerlendirebilmeleri için kültür, spor, sanal, rehberlik hizmetleri ile serbest zamanlan değerlendirme merkezleri arttırılmalıdır.

Üniversite siteleri kurularak öğretmen öğrenci ilişkileri sıklaştırılmalı; kopukluk giderilmelidir.


Açıköğretim Fakültesi öğrencilerinin diğer üniversite öğrencilerinin yararlandığı sağlık, sosyal vs. hizmetlerinden yararlanmaları sağlanmalı veya düşük harçlar alınmalıdır.


Öğrenciler özellikle teknik orta ve yüksek öğretim kurumlarında okuyanlar öğretim sırasında karşılaştıkları risklere karşı sigorta edilmelidir.

İstekli öğrencilere yaz ve diğer tatil sürelerinde ücret karşılığında, gerek toplum kalkınması çalışmalarına, gerekse yerel yönetimler ve kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmalarına imkan tanınmalı, özel sektörün bu konuda teşviki sağlanmaya çalışılmalıdır.


Yüksek öğrenim gençlerinin yarıya yakın bir bölümü öncelikle istediği ve yeteneklerine uygun düşen branşlara gidememektedirler. Bu durum mutsuzluğa, bunalımlara ve verimin düşmesine neden olmaktadır. Getirilecek esnek düzenlemelerle, zaman kaybını en aza indirebilecek branş değiştirme kolaylıkları sağlanmalıdır.


Türkiye'de öğrenim meseleleri özünde, orta öğretimden kaynaklanmaktadır. Bugün orta öğrenimin hayata ve iş alanlarına hazırlayıcı programlan yeterince fonksiyonel olmadığından birçok eleman yetiştiği uzmanlık alanının dışında kullanılmakta, böylece lüzumsuz israflar meydana gelmektedir.


Orta ve yüksek öğrenim politikaları, şimdiki ve gelecek yıllardaki iş dünyasının gerektirdiği meslekler ile istihdamcı kuruluşların istek ve ihtiyaçlarına göre belirlenmelidir.


Mesleki ve teknik liseler, iş imkanları, iş türleri, mahalli koşullar ve ülke ekonomisinin ihtiyaçları göz önünde tutularak, kurulup işletilmelidir. Bu da orta öğrenim kurumlarının, çağın teknolojisiyle donatılmasını gerektirir.


Lüzumsuz ortaokul ve lise açmak yerine çok amaçlı okul açmak tercih edilmelidir.


Orta ve yüksek öğrenim kurumlarında "istihdam merkezleri" kurularak piyasadaki iş gücü ve meslek durumları takip edilmeli, öğrencilerin bilgilendirilmeleri sağlanmalıdır. Devlet bu birimler eli ile öğrencilerin henüz öğretimleri devam ederken, kamu sektöründe veya özel sektörde iş bulma veya sözleşme yapmalarına zemin hazırlama gayreti içinde olmalıdır.


Devlet, eğitim, işgücü ve istihdam imkanlarını denge etmeye çalışmalıdır.


ÇALIŞAN GENÇLİK


Gençliğimizin yaklaşık %80'ini okul dışı gençlik kesimi oluşturmaktadır. Fakat gençliğin bu kesiminin iyi organize olamaması, problemlerinin de ikinci planda kalmasına sebep olmaktadır.


Çalışan gençlik işçi, memur, kırsal alan ve asker gençlik diye sınıflandırılabilir.


Çalışan gençlik üzerinde bir an önce gerekli araştırmalar yapılarak problemleri daha sağlıklı bir şekilde tespit edilmeli ve gerekli çözümler geliştirilmelidir.


Gençlik kesimlerinin sosyal hakları kesin çizgiler ile ayırt edilemeyeceğinden, en başta genç memurlarla genç işçiler arasındaki sosyoekonomik farkları giderici tedbirler alınmalıdır.


Genç işçilerin yaş ve psiko teknik ölçümlerine göre sınıflandırılarak, yetenek ve ilgi duydukları alanlara yöneltilebilmeleri için gerekli tedbirler alınmalıdır. Bu alanlarda yeterince eğitim görmeleri gerektiğinden başka beceri, eğitim ve fiziki güçleri ile orantılı işlerde çalışmaları sağlanmalıdır.


Çalışma ortamı, ücret, iş sağlığı, iş güvenliği, mesleki hastalıklar konularını ve aynı zamanda çalışan gençliğin tamamını içeren sosyal güvenlik haklan temin edilmelidir. İlkokul bitmeden çırak alınması, gece çalıştırmanın yasaklanması ve iş sahibinin değiştirilmesi durumunda çıraklığın devamım sağlayan düzenlemelere gidilmelidir.


Genç işçilere de aynı işi yapan diğer işçilerin aldıkları ücret kadar ücret verilmelidir.
Kamu kuruluşlarında serbest zamanlan değiştirmek durumunda olanlara rehberlik hizmeti verilmesi için özel sektör teşvik edilmelidir.


Çalışan gençliğin hem çalışıp, hem de eğitimlerine devam edebilmeleri için gece eğitimi, yazışma yoluyla ve devam zorunluluğu olmayan öğretim seçenekleri uygulamaya konulmalıdır.


Kendi işini kurmak isteyen gençlere eğitim, danışmanlık, ucuz finansman, malzeme gibi çok yönlü destek sağlanmalıdır.


Memurların evlenme ve ev sahibi olma girişimlerine devlet tarafından el uzatılmalıdır. Ayrıca gelişmekte olan bölgelerde memurlara oturacakları karşılıksız veya çok düşük karşılıkla mesken teminine çalışılmalıdır.


Özellikle kırsal kesimden şehre gelen çırak ve diğer çalışan gençlerin barınabilecekleri pansiyonlar yapılmalıdır.


Sanayide çalışan gençler için beslenme, danışma, spor gibi hizmetlerin artırılmasına çalışılmalıdır.


Çalışan ve çalışmayan gençliğin yansından fazlası kırsal alanlarda bulunmaktadır. Kırsal alan gençliğinin sorunları aslında, kırsal alanların genel ihtiyaçlarının yeterince karşılanmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Yakın çevrelerinde iş imkanlarının kısıtlılığı nedeniyle kentlere sürekli göç olmaktadır. Kır gençliğinin çevre özellikleri ve mahalli istihdam imkanları göz önüne alınarak, yaygın mesleki eğitim ve diğer sosyal hizmetle-den yararlanmaları sağlanmalıdır.


Bu bölgelerde mesleğe ve üst öğrenim kurumlarına yönelik yatılı okullar açılmalıdır.


Kırsal alanlarda toprak bütünlüğünün bozulmasını önleyici tedbirler alınmalıdır.


Emek yoğun teknoloji yerine, tarım ve hayvancılıkla ilgili modern bilgiler aktarılırken, çağdaş teknoloji de getirilmeye çalışılmalıdır.


Kır alanlarında çalışma hayatı ile ilgili Tarım İş Kanunu gibi yıllardır ihmal edilen hukuki düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır. Özel sektörün, bu alanlarda yatırım yapması teşvik edilmelidir.


Kırsal alan gençliğinin kamu kurum ve kuruluşlarının tesislerinden sosyal, kültürel ve sportif amaçlarla yararlanabilmesi imkanı sağlanmalıdır.


Ülkemizdeki köy sayısı dikkate alınırsa, yaygın ve mesleki eğitim ile sosyal hizmetlerin her köye götürülmesi mümkün değildir. Bu hizmetler çevre köylere yakın bir merkez köyde sunulmalıdır.


Gecekondu nüfusunun büyük kısmı çocuk ve gençlerden oluşmaktadır. Gecekondu gençliğinin en büyük meselesi kent hayatına uyum sağlayamamaktadır bura gençliğinin boş zamanlarını değerlendireceği ekonomik sosyal, kültürel, sportif ve diğer ihtiyaçlarına cevap verebileceği, rehberlik hizmetlerinden yararlanabileceği gençlik ve toplum merkezlerinin kurulmasına, kentlerin gecekondu kesimlerinden başlanmalıdır.


Bu merkezler sayesinde gençlerin kötü alışkanlıklar edinmesi önlenebilecek ve meslek edindirici kurslara devamı sağlanmış olacaktır.


Askerdeyken vasıflı olmayan gençlere meslek edindirme programlan uygulanabilirken, mesleği olanlara da aynı işlerine devam etme imkanı sağlanmalıdır.


ÇALIŞMAYAN GENÇLİK


Hiç okula gitmeyen, yanda bırakan veya okulunu bitirdiği halde iş bulamayan kesimdir.


İş piyasasında aranılan mesleki niteliklere sahip olmadıklarından iş bulmaları zordur.


Ülkemizde iş arayanların yandan fazlasını, 2024 yaşları arasındaki gençlerimiz oluşturmaktadır. Gizi işsizlik durumlarıda düşünülürse, işsiz gençlerimizin büyük bir kısmı kırsal alanlarda bulunmaktadır.


Çalışmayan gençliğin en kısa zamanda teşkilatlanarak seslerini duyurmaya ihtiyaçları vardır.


Eğitim sisteminin pratik ve hayata yönelik olması vasıfsız işçilerin sayısını azaltacaktır.


İşsiz gençleri iş hayatına aktarmak üzere, iş piyasasında ihtiyaç duyulan meslek kollarına yönelik gerekli merkezler açılarak kurs ve diğer eğitici hizmetler sunulmalıdır.


Bu noktada, çıraklık ve halk eğitim merkezlerinin gözden geçirilmesi, sermaye sahiplerinin istihdam arttırıcı yatırımlara yönelmesi ve istihdamlar da öncelikle gençlerin tercih edilmesi için teşvik tedbirleri alınmalıdır


Çıraklık eğitim ile istihdam garantili iş gücü yetiştirme programlan arttırılmalıdır.


İller düzeyinde, işsiz gençlere gerek mesleki beceri kazandırmak, gerekse iş bulmak amacıyla mahalli idareler, eğitim kurumlan, özel ve kamu istihdam kuruluşları arasında işbirliği yaparak girişimde bulunmaları sağlanmalıdır.


İşsizlik sigortası ile genel sağlık sigortası uygulamalarını çalışmayan gençlikten başlatıcı özel kuruluşlardan meslek elemanı yetiştirecek okul açma mecburiyeti getirilmelidir.


Sanayi okul işbirliği sağlanarak, özellikle lise ve üniversite mezunu işsiz gençlerin iş piyasasına girmelerini kolaylaştırmalıdır.
İş piyasasında askerliği yapmış olmak ve tecrübe şartı arandığından, .askerlik süresi içinde veya dışında gençlere tecrübe kazandırıcı kısa dönemli yoğun eğitim ve uygulama programlan hazırlanmalı, okul dönemi stajlarına önem vermelidir. Çalışmayan genç kızlara meslek edindirici özel programlar hazırlanmalıdır.


İşsiz gençlere içinde bulundukları bunalımlı ortam nedeni ile psikolojik ve mesleki rehberlik hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır.


ÖZÜRLÜ GENÇLİK

Doğum, kazalar ve hastalıkların neden olduğu beden, ruh ve zihinleri ile ilgili özre sahip gençlerimizin problemleri, özel bir önem arz etmektedir.


Özürlülük, genellikle koruyucu hizmetlerin yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.


Özürlü gençlerin tıbbi, eğitim ve mesleki yönden yeterli duruma getirilmeleri çok önemlidir.


Halen gençliğimizin %8 'inde çeşitli özürlerin bulunduğu kabul edilmektedir. 12-24 yaş grubunu oluşturan özürlü gençlerin ancak % 2'si özel eğitim hizmetlerinden faydalanmaktadır. .......


Özürlü gençleri kendi kendine yeterli hale getirmek; üretici yapmak, topluma uyumlarını sağlamak için rehberlik, rehabilitasyon ve sosyal hizmetlerden yararlanmaları sağlanmalıdır.


Özürlülere yönelik her seviyede eğitim veren kuruluşların sayısı süratle, artırılmalı, bu konuda özel teşebbüsler teşvik edilip desteklenmelidir.


Özürlü gençlere hizmet veren kuruluşlarda çalışan personelin sayısı ve nitelikleri yeterli duruma getirilmelidir.


Günlük hayatlarında gerekli olan teçhizatın ücretsiz veya düşük bir maliyetle sağlanmasına çalışılmalıdır.


Sosyal amaçlı tesisler yapılırken bu genlerimiz de dikkate alınmalıdır.


Kamu ve özel sektörde özürlü gençlere ayrılan kontenjanlar gözden geçirilmeli, iş güvencesi ve işsizlik sigortası gibi sosyal güvenlik hizmetleri artırılmalıdır.


SUÇA İTİLEN GENÇLER

Gençlerin bir kısmı ferdi, ailevi ve sosyal faktörler nedeni ile suça itilmektedir. Ülkemizde yetişkin suçluların hemen hemen tamamının gençlik çağında suç işlediği düşünülürse, konunun önemi ve ihmal edilişi daha iyi anlaşılmış olacaktır.


Gençlerle milli, manevi ve ahlaki değerlerimiz aktarılırken sosyoekonomik ihtiyaçlarının da yeterince karşılanmasına çalışılmalıdır.


Gençlerin suç işlemelerini önleme faaliyetlerini öncelikli sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan yetersiz olan gecekondu bölgelerinden başlamalı, bu alanlarda gençlik merkezleri arttırılmalıdır.


Boş zamanları değerlendirme merkezleri artırılmalı, okumak ve çalışmak için şehirlere gelen gençlerin, ' beslenme, barınma, güvenlik ve ahlaki çerçevelerde tedbirler alınarak istismarları önlenmelidir. Gençleri suça iten kişi ve kurumlara uygulanacak cezalar artırılmalıdır. Suçlu gençlerle ilgili özel bir kolluk kuvveti kurulmalıdır.


Gencin psikolojik, sosyoekonomik ve kültürel durumları göz önüne alınarak, okul veya yeteneklerine uygun bir mesleğe yöneltilmesi sağlanmalıdır.


Bugün mevcut olan düzenin aksine, önce tedbir sonra ceza, prensip olarak kabul edilmelidir. Tahliye sonrası, toplum ve devlet genci damgalamamalı , ailesi olmayanlara hayatlarını sürdürebilecekleri merkezler kurulmalı, eğitime devam edenler ile meslek sahibi olacaklara gerekli maddi ve sosyal yardımlar yapılmalıdır.


YURT DIŞINDAKİ GENÇLER


Yurt dışındaki işçilerimizin büyük çoğunluğu Batı Avrupa ülkelerinde özellikle Almanya'da çalışmaktadırlar.


Devlet, bu gençliğimizin milli kültür ve milli benliğini kavrayarak, içinde bulundukları topluma uyum sağlamalarını amaçlayan bir politika takip etmelidir.


Yurt dışı gençliğimizin eğitim problemleri çok önemlidir. Okul öncesi eğitimin Türk dil ve kültürüne göre düzenlenmesi, hizmet veren kurumlarda Türk uzman ve personelinin bulundurulması üzerinde önemle durulmalıdır.


Türk çocuklarının okul öncesi eğitimi kiliselerin etkisinden kurtarılmalıdır.


Türk çocuklarının eğitimi, yerli çocuklarla aynı sınıflarda ve Türk kültürü dikkate alınarak sürdürülmelidir.


Bir an önce işe girene isteği, uyum yetersizliği ve eğitim sistemi nedeniyle başarısız olan gençlerimizin, mesleki eğitimden de yeterince yararlanamadıklarından vasıfsız işçi olmaktadırlar. Bu durumdaki gençlerimizin yabancı dillerini geliştirici programlar düzenlenmeli, danışmanlık hizmetleri sunulmalıdır.


Gençlerimizin, geri zekalı okullarına gönderilmelerini engelleyici tedbirler alınmalıdır.


İlgili ülkelerle işbirliği yapılarak, eğitim ve diğer hizmetlerden yararlanmada fırsat eşitliği sağlanmalıdır.

Türkçe, Türk kültürü, din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri zorunlu hale getirilerek, ders saatlerinin artırılmasına çalışılmalıdır.


Yurt dışında her seviyede özel Türk okullarının açılması için girişimde bulunulmalıdır.. .....


Türklerin yoğun olduğu yerlerde kültür, sanat ve sosyal içerikli faaliyet gösteren merkezler artırılmalıdır.


Yurt dışındaki Türkler ve yabancılara yönelik TRT ve diğer araçlarla Türkiye'nin ve Türk kültürünün tanıtılmasına çalışılmalı, gençlerimizin bilhassa ülkemize yönelik bölücü ideolojilerden korunması için girişimlerde bulunulmalıdır.


SERBEST ZAMAN FAALİYETLERİ


Ülkemizde 12-24 yaş gurubu arasında yaklaşık 15 milyon genç bulunmaktadır. Bu denli geniş bir kitlenin şahsiyet sahibi olması, hayata atılması ve toplumsal gelişmeye katkıda bulunacak şekilde serbest zamanlarını değerlendirmesinin sağlanması, üzerinde durulması gereken bir konudur.


Genç nüfusun yaklaşık % 2'si civarında kesiminin, serbest zaman faaliyetlerinden yararlandıktan belirtilmektedir.

Görüldüğü gibi büyük ölçüde yetersiz olan serbest zaman faaliyetleri konusu, çok yönlü ele alınıp örgütleme, finansman, personel gibi ihtiyaçları giderilerek, hizmetlerin gelişmesine ve yaygınlaştırılmasına çalışılmalıdır.


Ailelerin ekonomik yetersizliği, gençlerin iyi organize olamaması ve serbest zaman eğitiminin yokluğu sebeplerinden dolayı ülkemizde gençlerin serbest zamanlarını daha çok ferdi, yumuşak ve zayıf bir şekilde değerlendirdikleri görülmektedir.


Gençlik merkezleri, izcilik gibi kuruluş ve faaliyetler, başta toplu konut, gecekondu ve sanayi bölgeleri olmak üzere yurt düzeyinde yeterince yaygınlaştırılmalı, mali kaynak, hizmet çeşidi vs. konular da yeterli hale getirilmelidir.


Serbest zaman faaliyetleri okul dışı kalmış, iş hayatına girememiş gençlere dönük bir şekilde artırılmalı, istihdam sağlayıcı bilgi, beceri kursları düzenlenmeli ve bu faaliyetlerden suça itilmiş gençlerini de yararlanması sağlanmalıdır.


Sporu sadece seyir ve az sayıda insanın profesyonelce uğraştığı bir etkinlik olmaktan çıkarıp, kitlelere yaygınlaşmasını sağlayacak altyapı hizmetleri genişletilerek amatör sporun geliştirilmesine önem verilmeli ve sporda teşvik sistemi tercih edilmelidir.


Kırsal kesim gençliğinin serbest zaman faaliyetleri gizli, mevsimlik ve sürekli işsizlik sorunuyla iç içe girmesi gibi kendine has problemleri nedeniyle, ayrı bir proje olarak ele alınmalıdır.


Gençlerimizin özellikle okuyan gençliğin serbest zamanlarını aktif ve katılımcı bir şekilde değerlendirilmeleri açısından, toplum kalkınması çalışmalarında rol almaları sağlanmalıdır. Böylece gençler ülke gerçeklerini somut bir şekilde görür ve kendilerini sorumlu hissederek, enerjilerini toplumun kalkınmasına yönlendirirler.


GENÇLERİN ZARARLI ALIŞKANLIKLARDAN KORUNMASI


Gençlerin sağlığının bozulması ve zararlı alışkanlıklar edinmesi toplum sağlığı, ekonomi, kültür ve ahlak hayatını olumsuz yönde etkilemektedir. .... .


Gencin yaşadığı yer, ailesinin ekonomik durumu gibi faktörlere bağlı olarak fiziki çevre koşullarındaki yetersizlik ki özellikle çalışan gençler açısından sağlık konusundaki yanlış yönlendirmeler ve tedavi yetersizlikleri gencin beden sağlığında etkili olmaktadır.


Toplum ve ailenin gençlik konusunda bilgi eksikliği, ailelerin parçalanması, okul sorunları ve arkadaşlık ilişkileri, eğitim ve meslek seçimindeki zorluklar ile başarısız istihdam politikaları gencin ruh sağlığını bozmakta dır. Bu bakımdan sağlık eğitimi, beslenme, rehberlik ve koruyucu sağlık hizmetleri bütün gençlik kesimlerini içine alacak şekilde genişletilmelidir.


Genellikle kopuk aile ilişkileri, sürekli kaygı ve sıkıntı yüzünden kırılmış olan idealleri, inançlarını kaybetmeleri, türlü nedenlerle içinde 'yaşadıkları sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel sistemlerden memnun olmamaları gibi ferdi, ailevi ve toplumsal nedenlerden ötürü gençler beyaz madde, alkol, sigara, fuhuş, kumar gibi kötü alışkanlık ve bağımlılıklar edinmektedir.


Zararlı alışkanlıkların giderilmesinde aile, okul, sağlık emniyet, adalet ve dini hizmet birimlerinin işbirliği içinde çalışmaları.çok önemlidir. Söz konusu alışkanlıkların giderilmesinde ve yerlerinin doldurulmasında başarı sağlanabilmesi için gençlere öncelikle milli, manevi, ahlaki, kültürel değerler ve ideallerin verilmesi gerekmektedir. .


Zararlı alışkanlıkları ve bağımsızlıkları özendirici kitle haberleşmelerine reklamlar vs. sınırlamalar konulmalıdır. Alkollü içeceklerin belli yerlerde satılması, yaş sınırının yükseltilmesi gibi ulaşmayı zorlaştırıcı tedbirlerle gençlerin zararlı alışkanlık ve bağımsızlıklardan kurtarılmalarına yönelik çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır.


Zararlı alışkanlık ve bağımlılığı olan gençlere sağlıklarına kavuşmaları ve topluma kazandırılmaları için koruyucu tedbirler yanında, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri de sunulmalıdır.


Fuhuş ve evden kaçma gibi önem arz eden sosyal problemlere yönelik çeşitli tedbirler alınmalıdır.


SONUÇ

Günümüz Türk gençliğinin çeşitli kesimlerinde gerek kendilerine has, gerekse tamamında ortak olan bazı problemler ve devletten beklentiler söz konusudur.


Gençlerimiz, kendilerine sunulan hizmetlerdeki dengesizlik ile imkan ve fırsat eşitliğinin hafife alınması durumlarında sosyo psikolojik açılardan rahatsız olmakta, ümidini yitirmekte ve devlette olan güvenleri sarsılmaktadır. Hizmetlerin artırılmasından daha önce bu prensiplerin hayata geçirilmeye çalışılması daha güven verici, daha köktenci ve daha uzun dönemli bir çözüm olacaktır. Gençlerimizin en büyük ve öncelikli problemleri eğitim ve istihdam konularında yoğunlaşmaktadır.


Bugüne kadar yapılan bütün araştırmalar, gençlerimizin geleceklerinden endişe duyduklarını ve güvensizlik içinde olduklarım göstermiştir. Devletten en büyük beklentileri de bu noktalarda toplanmaktadır. 21. yüzyıl; her şeyin en iyisini, en güzelini ve en mükemmelini gençlerine layık gören milletlerin çağı olacaktır.


Türk Devleti, gelişmiş ülke gençliklerinin sahip oldukları bütün imkanlardan daha fazlasını "Asım'ın Nesli"ne sunmak zorundadır.


Pırıl pırıl bir "Türk Asrı ", sadece biri için bile tereddütsüz bütün dünyaların feda edileceği "Türk gençliğinin kalbinde, kafasında ve kollarında" yükselecektir.

Ülkü Ocakları Eğitim Kültür Vakfı
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kaganos
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 02, 2005
İletiler: 1034
Şehir: TÜRKİYE

İletiTarih: Cmt May 06, 2006 10:34 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli Kardeşim,




Herşeyden önce Bu gençliğe miliyetçilik ve Atatürk öğretilmelidir..


Son yıllarda edindiğim izlenimler gençliğin ülke ,millet ,bayrak bilincinden çok uzak olduğu..

özelikle son günlerde TV'lerde Bu milleti ATATÜRK'ten soğutma programları yapılıyor..

Bir kanalda izliyorum.. ATA namaz kılarmıydı kılmazmıydı... tartışılıyor...

özelikle bu hükümet döneminde bu büyük hız kazandı...

Anadoludan gelen gruplara...

Çanakkale şehitliği gezisinde...

O savaş öyle bir anlatılıyorki...

O savaşı ATA ve askerleri kazanmamış.....

Yeşil sarıklı evliyalar onları kurtarmış.....


Zavallı cahil halkta bu anlatılanları ağzı açık dinliyor..

Ama bu gruplar rehberlerini kendi getirdikleri için denetim yok...

Bu savaşı istedikleri gibi anlatıyorlar...

Dikkat ediniz...


AKP din olayını bu ülkede en had seviyede kullanıyor....

Çünkü kullanacak başka bir olayı kalmadı....

Bu milleti sadece din ile kandıracağını çok iyi biliyor...

zaten altyapıları buna müsait.....

%95'i imam halkı çok kolay etkiliyorlar..

Önümüzdeki 1-2 yıl....


Ülke Laik -anti laik tartışmaları ile alevlenecek...



saygılarımla.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Pzr May 07, 2006 1:32 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



Toplumumuzun en dinç insan gücü ve en verimli kaynağı gençlerdir. Dünya nüfusunun da üçte birini 15-25 yaşlarındaki gençler meydana getirir. Yaklaşık dünya nüfusunun iki milyarı gençlerden oluşurken genç nüfusun çoğunluğu az gelişmiş ülkelerde yaşamaktadır. Gerek gelişmiş ülkelerde olsun, gerekse az gelişmiş ülke gençliğinin cemiyet hayatının dışında tutulmaları, onları sorunlarıyla başbaşa bıraktığından, gelecek toplumların problemlerinin artarak çoğalacağının sinyallerini vermektedir.

Gençliğin her dönemde girift sorunları çok boyutluluğunu korumaktadır. Eğitimsizlik her dönem gençliğinin en büyük sorunu olarak karşımızda durmaktadır. Buna işsizlik de eklenince sosyal patlamaya hazır, sinirler gergin, havadan nem kapan bir toplum oluşturulmuş oluyor.

Gençliğin eğitimi dünya gençliğine paralel olarak ülkemiz gençliğinde de cemiyet hayatından kopuk bir şekilde devam ediyor. Oysa cemiyet hayatına katılımı sağlamayan gençlik, boşa akan kaynağın bir gün gelip kuruduğu gibi ilerlemesi, gelişmesi duracaktır.

Cemiyet hayatından kopuk gençler;

Özgüvenleri zayıf,

Kaygılı,

Ürkek,

Sorumsuz.. olarak yetişmektedir.

Hayatın getireceği zorluklardan ürkerek ondan kaçmak isterler.

Kaygıyı azaltacak nitelikte olan ve onları destekleme aracı olarak gördükleri alkol ve uyuşturucunun sağlayacağına inandıkları geçiçi rahatlama, sığınma ortamları aramaktadırlar. Oysa bu sığınma ve geçici rahatlamak için başvurdukları maddeler alışkanlıkla başlayan bir süreci bağımlılık ve tutsaklıkla sürdürmektedir.

Gençliğin sosyal hayattan soyut bir yaşam sürmesinin sorumluluğu eğitim sistemindeki yanlışlıktan kaynaklandığı gibi, aşırı koruyucu ana-baba tutumlarından da kaynaklanmaktadır.

Aşırı koruyuculuk tutumu;

Gerginlik,

Baskı doğuran,

Uyarıdan uzak,

Karşılaşılmış, muhtemel durumlarla yüzleştirilmemiş,

Sorumluluk duygusu verilmemiş,

Tek başına iş yapamayan hep birilerinin koruyuculuğuna sığınan silik kişilikli olunmasına sebeptir.

Sosyal hayattan soyutlanarak yetişen gençler de;

Hayatta karşılaşılan olayların zorluklarından dağ gibi karşılaşılan engeller, başarısızlık ve üzüntüler, dayanılması çok zor sıkıntılar depresyona dahi itmektedir.

Böyle sıkıntılı dönemlerde gençler olumsuz günlük deneyimler hep abartılı bir zorlanma ile karşılaşır. Sorumluluklardan korkarak sorumluluktan uzaklaşmakla güçsüz bir kişilik sergilerler ve bir sığınak aramak zorunda kalabilir ki ona da adres gösterenler çok olur. Her yol uyuşturucu, her yer alkole çıkar...

Sadece aşırı koruyucu anne baba değil, genellikle anne babalar; bilgi ve hayat tecrübelerinin dışında en zor taraflarından biri, gencin yanlış yapmasını her zaman önleyemememizdir. Büyüdükçe davranışlarını kontrol etme ve yönetme yetii giderek azalır. Anne babanın kontrolü ve yönetim yetkisi azaldıkça çocuklar çok şeyler öğrenmek isterler. Kendi deneyimlerinden, gözlemlerinden daha fazla şey öğrenmeye başlar. Çoğu anne baba bu durumla karşı karşıya kalınca gençle olan ilişkilerinde daha pasif olması gerektiğini zanneder. Oysa bu pasifliğin o genci, hem aile, hem toplum yönünden tehlikeye atıldığının inancına kapılarak daha fazla kendini yalnızlığa iterek çözemediği sorunlarla başbaşa kalabilir.

Genç, sorunlarını çözemeyince de, çevrenin özellikle ebeveynin ilgisizliği ile, kendini değersiz ve eksik yanları olan biri gibi algılamaya başlar. İşte bu durum da alkol ve madde bağımlısı olmaya yatkın gençlerde görülen özelliklerden biridir.

Gençte özgüven çok önemlidir.

Genç, kendine ait değerlendirmede olumsuz olmayacak.

Kendini aşağılamak, suçlamak, yetenek ve değerlerinin farkında olmamak, aşağılık duygusu taşıyan gençlerde rastlanmaktadır.

Aşağılık duygusu taşımak da özgüveni kaybettirir.

Bir genç veya yetişkin, olumsuz benlik algısı taşıyorsa kendini olumsuz ve toplumdışı aşağılık bir insan gibi değerlendirebilir. Ahlak dışı tutum ve davranışta olan kişilerle kendini özdeşleştirebilir. Onlarla benzer ahlaki tutumlar içine girebilir ve onlar gibi bir hayatı tercih edebilir.

İnsan eğitiminin sadece teorik bilgiler verilerek yapılacağını sanmak elbetteki çok yanlıştır.

Gençler sosyal hayatta mutlaka aktif bir takım roller üstlenmelidirler. Cemiyet hayatının dışına itilen gençligin sorunlarıyla başedebilmesi güçleşir.

Gerek iş hayatı kurmada, gerekse aile hayatı kurmada, ev ve iş idaresi konusunda gençlerin başarısızlığının baş sebebi gelişme çağındaki dönemde cemiyetten soyut, kendine güvenin olmayışı, hayat tecrübesindeki zayıflığını gösterebiliriz.

Fatihsultan han , 21 yaşında İstanbul’un fethinde dirayetli bir komutandı. Günümüzün genç insanı (tabi istisnalar olabilir) özgüven yoksunu, sorunlarına çözüm bulamayan ve hayatın gerçeklerinden kaçan yoğun bir kitleyi oluşturmakta...

Bu durum, gençlerin kendilerine imkanlar tanındığı halde böyle olmasından kaynaklanmıyor elbette...

Sistemin işleyişi ailelerin çocuk ve genç eğitimindeki bilinçizliği, aşırı koruyucu ailelerin sosyal hayattan soyut gençler yetiştirmelerine sebeplerden bazıları diyebiliriz.

Gençliğin topluma katılımını imkansızlaştıran en önemli sebeplerden bir diğeri eğitimsizliğin yanında işsizliktir. Gelişmeyi başarabilmek için eğitilmiş her yönden sağlıklı bir gençlik olmalıdır.

Gençlerin, geleceğin güvencesi olabilmesi için, dışlanmayan, değer verilen bir kesim olması gerekir. Çünkü gençlik; kendini kanıtlama ve kendi kimliğini arayıp bulma çabalarının yoğunlaştığı dönemdir.

Tutku,

Huysuzluk,

Öfke,

Kendini iç reaksiyona kaptırmak,

Tutkularının kölesi olmak,

İsteklerinin önüne dikilen küçücük engele bile katlanamamak,

Onura, başarıya herşeyden çok önem verirler.

Kötülükleri tanımadıklarından eliaçıklık ve iyimserlik yaparlar, öyle görünürler.

Aldatılmadıklarından çabuk güvenir, çabuk bağlanırlar.

Amaçları da hayalleri gibi yüksektir.

Çünkü daha hayatın darbelerinden haberleri yoktur. Tabiri caizse hayatın sillesini yememişlerdir. Oysa hayat şartları o kadar sınırlayıcıdır ki, daha bu sınırları bile öğrenememişlerdir.

Herşeyde ifrat derecesindedirler.

Sevgide ifrat.

Nefrette ifrat.

Yanılgılarındaki inatcılıklarında ifrat...

Herşeyi bildiklerini sanmalarıdır ki, yanlışlarına bile sonuna kadar direnirler.

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
sinan37
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 17, 2006
İletiler: 558
Şehir: Kastamonu

İletiTarih: Pzr May 07, 2006 2:47 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kaganos kardeşime katılıyorum herşeyden önce gençlere ATATÜRK VE VATAN sevgisi aşılanmalı ,tarikat ve cemaat okulları,dersaneleri kapatılmalıdır.


"VATANINI EN ÇOK SEVEN GÖREVİNİ EN İYİ YAPANDIR"(Atatürk)

Sizce görevimizi yapıyormuyuz.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Pzr May 07, 2006 5:39 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



Edouard Herriot
(Fransa eski Başbakanı)
- Paşa, size nasıl hayran olmayayım? Ben Fransa'da laik bir hükümet kurmuştum. Bu hükümeti Papa'nın Paris'teki temsilcisinin yardımı ile papazlar devirdi. Sizse bir Halife'yi kovdunuz ve gerçek anlamıyla laik bir devlet kurdunuz. Siz, bu taassup içinde laikliği bu topluma nasıl kabul ettirdiniz? Dehanızın büyük eseri laik bir Türkiye yaratmak olmuştur. (1933)
(Yazılmayan Yönleriyle Atatürk, 1963, s. 62)


sadece bu bır tane alıntı bunun gıbı bınlerce devlet buyuklerının sozlerı var ulu onder için

mıllı degerlerımız bıle asılanmıyo suan gelecek genclıge


Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Atatürk de vatanseverliği ve milliyetperverliği ile tüm dünyaya ve Türk Milleti'ne örnek olmuş bir insandır.

Son derece mütevazı bir kişiliğe sahip olan Atatürk, kendisinin sahip olduğu üstün özelliklerini hep milletinin kendisine kazandırdığı özellikler olarak görmüştür.

Aynı şekilde kazanılan zaferleri ve elde edilen başarıları da hep milleti ile birlikte gerçekleştirdiğinin bilincinde olmuş, bunları daima milletine mal etmiştir.

Konuşmalarında ve yazılarında bu noktanın altını önemle çizmiştir.

"Benim hayatta yegane fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir" diyerek Türk olmaktan gurur duyduğunu ifade etmiştir.

Atatürk, yaşamı boyunca vatan ve millet sevgisinin önemi üzerinde durmuş, Türk Milleti'ne duyduğu derin saygı ve sevgiyi önemle vurgulamıştır.

"Ne mutlu Türküm diyene" sözü, kuşkusuz çok üstün bir sevginin simgesidir.


namusumuzdur bıraktıgın vatan bızlere

işte
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Pzr May 07, 2006 8:52 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Gençlik konusu birkaç açıdan ele alınabilir. Eğitim açısından, beden ve rıh terbiyesi açısından ve en önemlisi siyaset açısından. Bu sonuncu nokta ötekileri de kapsamına aldığı için üzerinde durulmalıdır. üstelik siyasi bakımdan gençlik günümüzün de önemli bir meselesidir.

Gençlik derken her ne kadar bütün Türk gençliğini kastedersek de gerçekte, ancak etkili olabilen, sözünü geçirebilen bir gençliği göz önüne alırız.

Özellikle geri toplumlarda gençliğin siyaset ile uğraşması gerekip gerekmediği konusu tartışılmalıdır. Fakat hemen işaret etmeliyiz ki, gençlik geri bir halkın seçilmemiş temsilcisidir. Bu da demektir ki, seçilmiş temsilciler olan milletvekilleri halk hizmetinde beceriksizliğe, yolsuzluğa, hatta kötülüğe saptılar mı, halkın çıkarlarını korumak görevi gençliğe düşer. Bu yüzdendir ki; gençlikle arası iyi olmayan siyasi partilerin halk hizmetinden çok kendi çıkarının peşinde olduğu onucu çıkarılır. Vurgunculuğa niyetli olan yöneticilerin gençlik çıkışlarından, halkı uyarmak için giriştiği çabalardan hoşlanmayacağı şüphesizdir.

Yarının yurt yöneticilerini yetiştirmek vatana ve millete yapılan iyiliklerin en büyüğüdür. Toplantı, konferans ve mitinglerde kendilerini alkışlatmak, muhaliflerini de yuhalatmak için etrafına genç toplamaya çalışanlar, gençliği çığırtkan veya satın alınmış propagandist olarak kullanan çarpık kanaatli kimselerdir. Ve ne acıdır ki, bugüne kadar gençliğin gördüğü muamele bu olmuştur.

Kendi gideceği yolu görmeyenler başkalarına nasıl yol gösterebilir ki? Kör köre yol gösterirse ikisi de çukura düşer. Gerçektn bugün gençlik bu durumdadır. Basiretsiz yöneticiler kendileri gibi, bu arada Türkiye gibi gençliği de çukura düşürmüşlerdir. Meselei şimdi gençliği kurtarmada, ona gideceği gerçek yolu, Türk ülküsü yolunu göstermededir. Gençlik Amerikan uşaklığının da, Rus uşaklığının da aynı kapıya çıkacağı gerçeğini bilmelidir. Komünist Rusya' ya sempati duymak, efendi değiştirme isteğinden başka bir şey değildir. Türk ülküsü dışında ne olursa olsun hizmet etmek köleliktir.

Bu arada gençler de tamamen sorumsuz değildirler. Keendilerine gerçek yolu gösterenleri bulmaları ve bunları izlemeleri gerekir. Herkesin ülkücü olması beklenmese bile, ülkücülerin yalnız bırakılmasından herkes, her Türk genci sorumludur. Kudretli ve mutlu Türkiye adlı kutsal anıtın yaratılmasında her nefes kendine düşen alın terini dökmelidir, demekte yetinmiyorum, dökmeye mecburdur.

Yeni baştan bir toplum, yeni baştan bir millet ve yeni baştan bir tarih yaratmak görevini hakkıyla yerine getirmeyen her Türk genci atalarına, torunlarına ve Türk ülküsüne ihanet etmiş olacaktır.

Türk gençliği Türk halkına önder olmalıdır.

Aziz gençler; biz devlet idaresini Türk milletinin tarihi kıymet hükümlerine; ma' şeri vicdanlarına, İslam ahlakında dayandırmanın lüzum ve zaruretini dava ediniyoruz, bu unsurlara dayanarak güç ve kuvvet kazanacağımıza inanıyoruz. Daha da ileri giderek diyoruz ki, milli, ahlaki tarihi vasıflarımızı inkar ederek, değiştirerek, Türklükten çıkarak kuvvet kazanılacaksa bunun karşısındayız.

Milletimiz tarihin hangi çağında kendinden başkalarına özenmiş, başkalarına benzemeğe gayret etmişse, zaafa düşmüş ve devleti dağılmıştır. Ne zaman kendine dönmüş, kendi benliğinin cevherine dayanmışsa, dünyayı titreten bir güç olmuştur.

Bile Kağan' ın Orhun taşlarına yazdığı öğüt gerçeği bildiriyor:

"Ey Türk, titre, kendine dön."

Kendine dönüş başlamıştır. Yıllar yılı suçmuş gibi görülen milliyetçilik, yeniden parlamıştır. O kadar ki, otuz yıldır milliyetçiliği ağzına almayan ve genç subayları, ihtiyar alimleri, üniversiteli aydınları milliyetçilikle suçlayıp, tabutluk işkencesine tabi tutan kişiler bile, "biz milliyetçiyiz" demek zorunda kalmışlardır. Hatta oportünist, sosyalist, komünist, mason beynelmilelciler bile milliyetçi görünmek mecburiyetinde kalmışlardır. Bu büyük bir zaferdir ve kazanılmıştır. Savaştan galip çıkan biziz. Zira silahımız Türk' ün tarihi, Türk' ün maneviyatı Türk' ün realitesi, hülasa edelim; Türk' ün kendisi idi. Onların silahı; ifsat, iftira, sövgü, yergi, menfaat, hırs, yılan, dolandı.

Anadolu' da "Yel kayadan ne koparır" derler. Tezvir yeli Türklük kayasına çarptı ve dağıldı.

Birinci merhale aşılmıştır, milliyetçilik, Türkçülük dosta düşmana kabul ettirilmiştir.

Şimdi ikinci devre başlamıştır, milliyetçilik, siyasi ve idari tatbikata geçmelidir. Bunu da başaracağız. Bugün bizler 100 milyonluk Türklüğün kudretini kalbimizde duyuyoruz.

Hür, müreffeh ve kudretli bir Türkiye kurmalıyız. Hem de çok çabuk, çok hızlı, hiç vakit kaybetmeden. Heba edilen 200 yıldan sonra, 1960' dan bu yana geçen zaman da zaaflar; tereddütler, küçük oyunlarla heder edildi. Bu zaman, aşk ile, iman ile, ilim ile girişilecek bir savaşı sona erdirmeğe yeterdi. Üzüntümüz budur. Millet hayatının yıllarını şahsi kaprisleri uğruna israf edenlere lanet ediyoruz. davamız şahısları ile değil, tutumları ile iledir.

Güçlenme yolunda ilk yapılacak iş sanayileşmedir. Bugün dünya yüzünde nüfusu ve toprak sahası ne kadar küçük olursa olsun sanayii kuvvetli olan memleket kuvvetli memlekettir. Tekniğin ilerlemesi, atom ve füze silahlarının harp sahasına girmesi buna sahip olanlarla olmayanlar arasında büyük farklar yaratmıştır. Biz dünya yüzünde çağdaşımız olan ileri tekniğin sahipleri ile bir hizaya gelmek mecburiyetindeyiz. Varlığımızın garantisini ilelebet müttefik yardımlarına bırakamayız.

Bu gerçek bir emniyet değildir. Yarın ya iç fesatçıların teşvik ile NATO' dan çıkmak veya bir Rus-Amerikan uzlaşması ile NATO dağılmak durumuna gelirse yeni ittifaklar mı araycağız? Hayır arkadaşlarım, kendini savunur; kendi silahı kendine yeter ve millet olmalıyız. Bu sanayileşmekle kabildir. Devletin de, ferdin de bütün imkanları sanayiye yönelecektir. Köylerde yaşayan nüfusun dörtte üçü sanayide olacaktır. Bu suretle hem boş duran, boş durduğu için birbirini kıran vatandaşlarımız iş bulacak, rahat edecek, emeğinin nimetini görecek, hem Türkiye istihsali artacak, kendine yetecek ve yabancılara satılacaktır. Hem ziraatteki nüfus azalarak bugün çiftçi başına 8 dönüm düşen toprak, 250 dönümden aşağı düşmeyen aile çiftlikleri haline gelecektir.

Sanayileşen Türkiye' de dağınık köyler birleştirilerek yeni şehirler kurulacaktır. Bir fabrika, Karabük gibi 12 evlik bir köyü, ellibeş bin nüfuslu bir şehir yapmıştır. Sosyal ve ekonomik kaide budur. Bir işyeri 6 kişiyi başına toplar ve besler. Yeraltı madenleri ve yerüstü su enerjileri ile Türkiye kısa zamanda sanayileşecek imkana sahiptir. Bir imkan kullanılmalıdır.

Mamul sanayi mallarımız için müşteriler hazırdır. İstihla haddi fazla, iştirak kabiliyetli, tarihi, dini, stratejik birliğe sahip olduğumuz petrolcü güney komşularımız kendileri için ucuz malları Türkiye' den alacaklardır.

Bu sanayinin kurulma ve gelişmesi için eğitimin yönü tekniğe çevrilecek, her türlü tekniğe çevrilecek, her sene üniversite kapılarında ıstırapla inleyen gençlik, yeni yeni teknik ilimler öğreten fakültelere yerleşecek, yüzbinlerce mühendis ve teknisyen yeni Türkiye' nin çekirdeğini kısa zamanda gerçekleştireceklerdir.

Kudretimizin kaynağı, ümidimizin mihrakı, yarınımızın teminatı sizlersiniz, aziz gençlerimiz.



KAYNAK: DokuzIŞIK - Alparslan Türkeş
Sayfa: 422-426
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Pzr May 07, 2006 9:02 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Biz Türk milletinin çağdaş medeniyete ulaşması için gençliğin:

a) Milli kültüre sahip kılınmasını, benliğinin korunması, nesilden nesile geliştirilerek ulaştırılmasını,

b) Fikri ve fiziki gelişmesinin modern ilim ve yaşama düzeninde gerekli nispette sağlanmasını, şart görüyoruz.

Bu amaçla:

1- Kültür ve eğitim müesseselerinin ilim seviyesinde verimlilik ve rasyonerlik ilkesine uyarak kurulmasını, cihazlandırılmasını, mesleki ve sosyal tertibinin modern milletler ölçülerine göre geliştirilmesini sağlamalıdır.

2- Fırsat ve imkan eşitliği hiç şaşmaz hedefimizdir.

3- Millet gençliğinin tümüne sosyal sigorta garantisi tatbik edilmelidir.

4- Gençliğin tümüne parasız sağlık hizmeti temin edilmelidir.

5- Çocuklar ve gençler çalışma şartlarında özel olarak korunmalıdır.

6- Eğitim ve kültür tesisleri yurt sathında dengesiz dağılmamalıdır.

Üniversite gençliği tek bir ülkü etrafında toplanmalıdır, o da: Milliyetçilik, Türkçülük şuurudur. Türkiye sınırları içinde yaşayan vatandaşlar bölge, kök, din, mezhep farkı gözetilmeksizin Türk milletinin öz evlatlarıdır. Bunların vatanın yükseltilmesi ve Türklüğün güçlü, ileri bir varlık haline getirilmesi yolunda el ele çalışmalarını sağlamak ve birleşik milli ülkümüze doğru koşturmak, Türk gençliğinin başta gelen ödevlerindendir.

Ayrıca gençliğinin, milliyetçi görüşleri benimsemesi vatan ve milletin yararına hepimize çok, pek çok şeyler kazandırır.

Üniversite gençliğinin, maddi durumu çok iyi olanlar hariç, hepsinin iaşe, giyim, yatma külfeti ile bütün ders araç ve kitaplarının masraflarını devlet üzerine almalıdır.

Burslar bu amaçla geniş imkanlar ile genişletilmelidir. Bundan başka üniversite gençliği tatil devrelerinde halka ve köye, bunların mes' elerine inmek ve dertleriyle davalarını yakından bilmek, kavramak için aralarına girere ve hatta köy kalkınmasında fiilen, bedenen çalışması kat' i olarak gerekir:



KAYNAK: DokuzIŞIK - Alparslan Türkeş
Sayfa: 429,430
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Pzr May 07, 2006 9:19 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bugün yeryüzünde ve milletler arasında adına sessiz savaş diyebileceğimiz kültür savaşı bütün şiddetiyle devam etmektedir. Bir ülkenin kaleleri fethedilebilir, orduları muharebeyi kaybedebilir fakat bir milletin gönlü ve zihni fethedilmedikçe o ülke asla yenilmiş sayılmaz. Tarih buna ait örneklerle doluudur.

Büyük bir gerçektir ki "Her hangi bir kimse bir kavme benzemeye çalışırsa o kavmin efradından sayılır." Milletler kültür savaşında başka milletlerin dilini, dinini, örf ve geleneklerini, milli ve manevi değerlerini yıkmayı ve kendi kültürlerini yerleştirmeyi hedef alırlar. Onun için kültür savaşı alfabeyi ezberleme ve ezberletme davası değil; nesillerin zihnini, gönlünü ve bedenini yetiştirme ve geliştirme davasıdır.

Bugün memleketimizde Milli eğitim Bakanlığının plan ve proğramları milliyetçi bir gençlik yetiştirilmesi hedefinden uzaktır. Eğitim ve öğretime hizmet etmesi gereken müesseseler de gençliğin yetiştirilmesinde üzerlerine düşen görevleri tam ve doğru olarak yaptıklarını iddia ve ispat edemezler. Okullar, sadece bilgi unsuru olan ansiklopedik karakterden kurtarılmalı, öğrenciyi ilim, iman ve ahlak yüceliğine ulaştıran bir ilim yuvası ve iman kaynağı haline getirilmelidir.

Memleket ihtiyaçlarına ve sınıf hacmine, sıra adedine göre öğrenci kabul etmek yerine öğrencilerin kabiliyetlerine göre üniversiteler açmak yoluna gidilmeli, geniş sahalar üzerine çağın ihtiyacına cevap veren modern ve büyük tesirlerle üniversite şehirleri kurulmalıdır.

Uçağını, gemisini, atomunu kendi yapan bir millet olabilmek için sosyal denge ve gelişmenin diğer şartları yanısıra bizzat insanın beyin gücüne ihtiyaç vardır. Memleketin büyük imkanlarını israf ve çarçur eden iktidarlar beyin gücünü yetiştirmek için geniş ve ciddi yatırımları esirgemişlerdir.

Uzun yıllardan beri devam eden yanlış eğitim siyasetinin diğer bir sonucu olarak bugün halkla aydın arasındaki damarlar tıkalı, bağlar kopuktur. Aydın halktan uzak; halk aydından ümitsizdir. Allah' ın bir lütfu olan aklın her şeyden üstün bir cevher olduğu hatırlanmalı ve milli eğitim ilim; iman, ahlak temellerine oturtulmalıdır. Unutulmamalıdır ki milletlerin gelişmesi ve mut-luluğu; fertlerin beyin, kalp ve ruhlarını ilim, iman ve ahlak ile doldurmak suretiyle girişilecek hamlelere bağlıdır.



KAYNAK: Temel Görüşler - Alparslan Türkeş
Sayfa: 101,102
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Blanc_Loup
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jan 06, 2006
İletiler: 15

İletiTarih: Pts May 08, 2006 6:12 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Beyler konumuzla alakası yok ama ben daha yeni ülkücü oldum ve gitmem gereken yerleri bilmiyorum ....Üsküdar kadıköy ve ümraniyede olan bölge başkanları veyatta ülküdaşlarım beni msn i ne eklerse sevinirim

ozanthedarkelf@gmail.com
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1