Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - KIYMAYIN ÜLKÜME, KIYMAYIN BASBUG`UMA
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Sal Oca 09, 2007 2:39 am    ileti konusu: KIYMAYIN ÜLKÜME, KIYMAYIN BASBUG`UMA Alıntıyla Cevap Gönder

KIYMAYIN ÜLKÜME, KIYMAYIN BASBUG`UMA


Ne o sasirdiniz degil mi? Delikanli yüreklerinizde birden kaniniz hizli akmaya basladi. Ayraniniz kabardi degil mi?

Durun durun bekleyin hele. Birazdan okuyacaklariniza kulak verip kendi kendinize bir tahlil yaparak gercekte bulusmaya ne dersiniz?

Kiymayin Ülküme. Kim mi? Sen, ben, o, herkes ama hic kimse. Üzerinde sorumluluk hisseden herkes, unursamazlikta hic kimse.

Beyler, bayanlar!

Asenalar. Börtecineler!

Artik ellerimizi kafamizin arasinda zonklatincaya kadar zorlayip, zor olan kolayi bulmak durumundayiz.

Bizler yani Ülkücü oldugunu iddia edenler hazir misiniz kendinizle hesaplasmaya?

Yok yok, öyle olmaz. Hesaplasirken yanimizda birileri daha olacak. Önce Oguz Ata, Bilge Kagan, Kür Sad Ata ve milyonlarca Türk Hakanindan cerisine kadar bir tarafta olacak. Diger tarafa o günden bugüne gelmis Islam´in bayraktarligini yapmis atalarimiz olacak. Hoca Ahmed Yesevi Hz. ve müridleri bizi izleyecek…

Tam karsimizda önünde diz cöktüklerimiz olacak. Kim mi? Ziya Gökalp´inden Üstad Necip Fazil´a kadar Türk olmanin gurur kaynaklari da olacak. Atatürk olacak. Hüseyin Nihal Atsiz Ata olacak.

Ve Basbugum olacak, 5 000 Ülkücü Sehidi ile ve bircok kati gazisiyle… Canakkale Sehitleri, Sarikamis Sehitleri de digerleri ile hazir bulunacaklar. Hatta Bedr´in arslanlari lütfederlerse buyursunlar.

Ne o agir mi geldi? Durun ya daha bitmedi ki. Sanli tarihimiz öyle böyle der dururuz ya cagiramadiklarimizin sayisini siz biliyor musunuz? Hani Osman Pasa´nin kolunda 5 000 top birden patladi ya… Türküsünü söylersiniz de niye buraya arzetmezsiniz? Hani Battal gazi?
Hani Genc Osman? Meydanlarda türküsü calinca Bozkurt yapip halay cekiyoruz ya. Lütfen buyursunlar…

Cok oldu degil mi? Simdiden ezildik.

Hani biz Ülkücüydük? Sorumluluklarimizin hep farkindaydik. Madem öyle birkac sahit önünde kendimizle hesaplasmakta ne sakinca var? Burda bu kadar zora düsmüs isek Allah´in (c.c.) huzurunda nasil hesap verecegiz?

Ülkümüze kiymayalim.

Yarin Hilal kasinda ölümü öldüren yigitler.

Ülkümüze kiymayalim.

Ülkü adli yare sevdali yigitler. Adriyatik´ten cin seddine koca Türk Dünya´sinin gözbebekleri…

Ülkümüze kiymayalim..

Biz de kiyarsak Türk´ün hali nice olur?

Kinali kuzularin torunu olarak kendimize soruyor muyuz; BIZ ATALARIMIZI HAK EDIYOR MUYUZ diye?...

Evet evet sorun bunu kendinize. Bu satirlarin yazari sordu kendine de cevap vermek söyle dursun kacacak yer aradi. Yer yarilaydi da bu soruyla karsilasmasaydik.

Haketmek söyle dursun yanlarindan gecemeyiz. Öyleyse kendimizi ne kandirir dururuz?

Önce su soruyu soralim bir; Biz Ülkücü müyüz, olmaya calisiyor muyuz, gayretimiz nedir?

Yok öyle yagma. Kacamak cevaplar vermeyecegiz.. Tarih ve Atalarimiz önünde kendimizi sorguya cekiyoruz. Burda dürüstlük sart.

Ülkücü olmaya calistigimizda ve gayretimizin de oldugunda karar kildiktan sonra sorular yolculuguna devam ediyoruz… Ülkü Ocaklari ile alakamiz ne durumda, en son ne zaman ziyaret edip genclerin halini hatirini sorduk. Sssssttt. akliniza maddiyat gelmesin hemen. Kimsenin sizin cebinizde gözü yoktur. Kimsenin bagisla gecindigi de yoktur. Sordugumuz manevi desteginiz var mi, bilgi ve tecrübelerinizi paylasiyor musunuz?

Ne oldu? Kendimize gol mu attik? Daha isin basinda su koyverdik. Ülkücüyüz diyoruz ve Ülkü Ocaklari ile alakamiz yok. Bu ne perhiz bu ne sacmalik?

Sevdamizin Kalesi Ülkü Ocaklari ile platonik bir ask yasiyoruz yani. Gördügümüz yoktur ama severiz öyle mi? Öyle sevgi ancak sahibine yakisir…

Ülkümüzü biliyoruzdur insallah. Ocaga gitmeye gerek görmedigimize göre herseyi basindan cözmüs olmaliyiz.

Bak burda hemfikiriz. Hepimiz davamizi biliyoruz… Bu islerin kitabini yazacak kadar engin bir birikime sahibiz… Akil verir, verilen talimatlari degerlendirme noktasinda kendimizde yetki bulur ve hatta gereken yerde de ulu orta elestiririz. Nasil olsa biz bu isi biliyoruz…

Sormasi ayip olacak ta NERDEN BILIYORSUNUZ? Bu kadar yetkiyi kendinizde buldugunuza gore birseyler okumus olmalisiniz…

Ne? Duyamadim. Kitap okumuyor musunuz? Eeee.. Bu bilgiler size nerden ulasti? Ne diyorsunuz; kahvehanede arkadasinizla muhabbetlerde konu ederken mi ögrendiniz? Arkadasiniz nerden biliyor? Herhalde o da diger arkadasindan ögrenmistir…

Ama Türk Islam Ülküsü ve 9 Isik´i okumussunuzdur… Bozkurtlarin ölüsünü ve dirilisini Atsiz Ata´nin yazilarinda yasayip Kür Sad ile onurlanip Yamtar ile gülmüssünüzdür. Hani cok gülerdi de kimse susturamazdi ya… Ne o tik yok. Ülkücüyüz gardas, bunlari bilmek gerekmez mi?

Bunlara merak salmamissan ne güne Ülkücüsün, kimin Ülküsünün masasisin?

Münafiklik nedir sence? Ülkücü görünüp te uzaktan yakindan alakasi olmamak münafiklik sayilmaz mi?

Yapamiyorsan birak kardesim. Al ceketini ayril bu kutlu yoldan. Kimsenin seni zorla tuttugu da yoktur, yalvardigi da… Hesabini Allah´a (c.c.) verirsin…

Yufka yüreklilerle cetin yollar asilmiyorsa, seninle iki admim bile gidilmez. Zira münafik acik düsmandan daha tehlikelidir…

Tanri Dag´ina gitmek söyle dursun, ilk firsatta basarsin fitneyi… Bizans´tan gecme laubalilik ile teskilati ve hatta lideri de elestirirsin uluorta…Sana elestirme uyu uyu yat uyu diyen yok ki. Sadece yerini ve zamanini bil yeter. Bunun yaninda haddini de bil.

Yazik etme bu sekilde ne kendine ne bize…

Seni gören Ülkücü saniyor icini bilmeden…

Kiyma Ülkümüze…

Kiyma Basbug´umuza…

80 yillik cilekes bir ömürde yetistirdigi fidanlarin arasinda isin yok. Git MHP´ye ver oyunu otur sessizce kösende. Ama Ülkücüyüm deme…

Ülküclük ile MHP sempatizani olmak arasinda fark vardir. Ama Ülkücülük te Ülkü Ocaklarinin tekelindedir. Birileri Alperen olur, akinci olur ama Ülkücü olamazlar…

Kiyma Ülkümüze, kiyma Basbug´uma

Basbug´u cok seversin degil mi? Burda hemfikiriz. Kaniyla ruhuyla kendini Türk hisseden herkesin sevmesi gerekir. Peki Basbug ve fikirleri hakkinda birseyler duydun mu? Duyduklarinin dogrulugunu kanitlayabilir misin? Basbug´un hic konusmasini dinleyip anladin mi?

Senin baban seninle ugrasamazken 3 nesile baba olmus bu cilekesi ne kadar taniyorsun? Nerden ve kimden ögrendin?

Ahde Vefa nedir? Basbug icin yapilan Türklük Aniti´nin son halini biliyor musun? Böyle bir anittan haberin var mi?

Biliryor musun, burada iddia ediyorum. 20 seneye kalmaz bir Türkescilik cikacak. Binlerce belki milyonlarca Türkesci olacak ta aralarinda Ülkücü az bulunacak…


Sacmaliyorum degil mi? Düsün öyleyse. Basbug´un tanimazsin. Kurdugu ve atesinin de Hoca Ahmed yesevi Hz. yaktigi Ocak´ta pismezsin. Öyleyse söyle Allah (c.c.) askina hangi donanimla Ülkücü olacaksin.

Biliyor musun, bu akilla Basbug Alparslan Türkes´e inat ancak Türkesci olursun, birilerinin Atatürk´e inat Kemalist veya Atatürkcü oldugu gibi…

Cek elini haketmiyorsan. Git oyunu ver ve otur kösende. Haniminin etegine saklan.

Ülkücülük yürek isidir. Sevda isidir.

Ülkücülükte münafikliga yer yok…



Ülküdasim, dikkat et. Yukaridaki restlesmeyi kendi dünyamizda yasamadan Ülkücü olabilme yolunda hicbir engel asamayiz diye inaniyorum…

Ülkücünün sacinin teline kurban…

Ülkücünün catik kasina kurban…


Akil verecek en son bu Vuslat Ülküdasiniz var. Ama sevdasiyla yandigim Türk Islam Ülküsü bazen böylesi seyleri yazdiriyor…

Ülküdasim; Vatanin bize ihtiyaci var. Bizim de birbirimize… O yüzden ciddi olmali, kesin cizgilerle davamizi yasamaliyiz..

Fatih´in istanbul´u fethettigi yaslari geceli cok oldu biz hala oyunda oynastayiz…



Biz de böyle yaparsak TANRI TÜRK´Ü ASIL O ZAMAN KORUSUN…

Basbug´u yasatmak; fikirlerini bilip sahiplenmek degil midir? Aksi ise Basbug´u idam anlami tasimaz mi?


Basbuglar ölmez ise, yasatacak bizleriz...





Saygilarimla…
Vuslat
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
hasan1299
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Oct 25, 2005
İletiler: 806

İletiTarih: Çar Oca 10, 2007 5:55 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

müthiş bir yazı.bu yazıya nasıl cevap verilir bilemiyorum.bu yazıyı okuduktan sonra ülküocağınma gittiğim halde kendimden utandım.dwerhal çekidüzen vermeliyiz kendimize.biz türkeşçi diye değil ülkü diye kendimizi tanımlamalıyız.onun için davadan dönersek bu canımızı taşıyan nefsimize yazıklar olsun.ALLAH TÜRK ü korusun ve yüxceltsin
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Sebas
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Apr 18, 2003
İletiler: 510
Şehir: Bordeaux / KahramanMaras

İletiTarih: Çar Oca 10, 2007 7:01 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

tek kelimeyle harika yazi !
çok dogru yazi gondermissin gardasim ellerine yuregine saglik !

Ulkuculugu Turkesçiligi iyi anlayip sonra yasamak gerekiyor, ogrenmeden okumadan hiç bir dava yasatilamaz yasamaz !

Ne Mutlu Turk'um diyene, Ne Mutlu Ataturkçuyum Diyene, Ne Mutlu Ulkucuyum DIyene

Evvel Allah, Sonra Ulu Onder ATATURK, Sonra Son Basbugumuz Alparlslan Turkes'in ve bugunki liderimiz Sayin Devlet Bahçeli Begefendi sayesinde, Biz hep var olacagiz ! Bu Davayi yasatacagiz !

Allah Turk'u korusun, ve dahada yuceltsin !!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder MSNM
EgE
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Mar 14, 2003
İletiler: 1129
Şehir: EGE DENİZLİ

İletiTarih: Per Oca 11, 2007 3:12 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Ellerine, kalbine ve yüregine saglik degerli Ülküdasim.
Gercekten harika bir yazi!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
erdn
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jan 11, 2007
İletiler: 7
Şehir: Ankara

İletiTarih: Per Oca 11, 2007 3:34 pm    ileti konusu: Eline Sağlık Alıntıyla Cevap Gönder

Eline koluna diline sağlık kardeşim. Gerçekten okurken tüylerim diken diken oldu, tekrardan sirkelenmeme neden oldun. Allah razı olsun kardeşim. Selam ve Dua ile. erzincan-li@hotmail.com
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et ICQ
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Pts Nis 13, 2009 10:12 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder





Alp Tümen Arslan

Ölümünün 12. yılında bir kez daha rahmetle ve şükranla andığımız Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ, gerek meslekî yaşamının, gerekse siyasî yaşamının her safhasında, tek bir dava için mücadele etmiş; tek bir sevdanın peşinden koşmuş; tek bir amaç için çaba sarf etmiştir ki o da “Türk Birliği” ülküsüdür.




Başbuğ Alparslan Türkeş ve Türk Birliği





Osmanlı İmparatorluğu’nun, 18. yüzyılın son çeyreğinden itibaren başlayan irtifa kaybı, 19. yüzyılda artarak devam etmiş ve 20. yüzyılın başında Osmanlı artık, “Hasta Adam” olarak anılmaya başlamıştır. Bu durum karşısında hâl çareleri aranırken, çözüm olarak ortaya çıkan üç fikir akımı vardır: Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük. Türkçü çözüm açısından, Yusuf AKÇURA’nın, “Üç Tarz-ı Siyaset” adlı eseri, büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada ortaya konan analizde, Türkçülüğün, çözüm için gerekliliği ortaya konmuş; diğer akımların başarısızlığa mahkûm olduğu ifade edilmiştir. Türkçülük taraftarları için önemli diğer bir isim, Ziya GÖKALP’tir. Yazdığı yazılarla, Türkçülük fikrini sistematik hâle getirmeye çalışan GÖKALP, Cumhuriyet’ten önce İttihat ve Terakki tarafından destek görmüş ve adeta bu partinin, ideolojik zemindeki temsilcisi olmuştur. 1923 yılında yayımlanan “Türkçülüğün Esasları” adlı eserinde, Türkçülüğün, Türkiye sınırları ile kısıtlanamayacağını belirten GÖKALP, Türk Milliyetçiliği ülküsünü, kademeli olarak üç dereceye ayırmıştır: “Türkiyecilik”, “Oğuzculuk veya Türkmencilik” ve “Turancılık”. GÖKALP’in bu tasnifi, bugün bile geçerlidir ve ilk iki aşama gerçekleşmeden, son aşama olan ve en son, büyük Türk devlet adamı, Emir Timur tarafından hayata geçirilen “Turan” ülküsünün gerçekleşmesi, pek mümkün gözükmemektedir.



ATATÜRK tarafından, “Fikirlerimin babası” olarak nitelendirilen GÖKALP’in belirlediği yol haritasına uygun olarak, yol kat etmeye başlayan genç Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye sınırları içinde, Türklüğün ve Türk Milliyetçiliği’nin yeniden dirilmesi temeli üzerinde yükselmeye başlamıştır. İstikbalini, son bir atılışla, müthiş bir gayretle ve binbir güçlükle Sakarya Nehri’nin kıyısından çeviren, yeryüzündeki soydaşlarının ve dindaşlarının hemen hemen tamamının esir ya da etkisiz durumda olduğu Türkiye Türkleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurarken, yüzyıllardır yüklendikleri ve hiçbir karşılık beklemedikleri, “Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi” hedefi ile resmî ve hukukî bir bağ kurmamışlardır. Ancak devletin derin vicdanından, bu ülküyü çıkarmayı da düşünmemişlerdir. Bu sebeple, Türkiye dışındaki Türklük ihmal edilmemiş; kısmen resmî, genellikle de gayrıresmî olarak ama şuurlu bir şekilde “Dış Türkler” ile bağlar devam ettirilmiştir. 1923-1938 yılları arasındaki bu dönemde, yaşanan en büyük talihsizlik, GÖKALP’in, 1924’te, çok erken bir tarihte, hayata gözlerini yumması olmuştur. Atatürk’ün ölümü de aynı derecede büyük bir talihsizliktir zira bu kayıp, Türkçü çözüm modelinin, devletin zirvesindeki uygulayıcısının da kaybı anlamına gelmektedir. İsmet İNÖNÜ ile başlayan sonraki yeni dönemde artık, AKÇURA’nın “Batıcılık” olarak tasnif ettiği ve ATATÜRK dönemi politikalarının tam tersi yönünde izlenen bir yol, ön plana çıkmıştır. 1939-1945 arası cereyan eden İkinci Dünya Savaşı’nın galip devletleri arasında SSCB’nin de yer alması, Türk Milliyetçiliği düşüncesinin her anlamda, devlet katından tasfiyesine yol açmıştır. Nitekim, bu dönemde meydana gelen 3 Mayıs 1944 Türkçülük olayları, sonraki dönemde oluşacak bu olumsuz durumun en açık işaretidir. Türk Milliyetçiliği Hareketi’nin dönüm noktalarından birini teşkil eden 3 Mayıs olaylarının baş kahramanı, hiç şüphesiz ATSIZ’dır. Ancak yargılanan sanıklar içinde dikkat çekenlerden biri de o tarihte, genç bir subay olan Alparslan TÜRKEŞ’tir. 3 Mayıs yargılamalarında, dava dosyasında yer alan ve ATSIZ’a yazdığı 4 Nisan 1944 tarihli mektupta TÜRKEŞ, “… Milletin içinde bulunduğu tehlikelerden kurtulması mümkündür. Atsız’ın kılıncından keskin olan kalemi bu işi her halde muvaffakiyetlendirecektir. Kalem kifayet etmezse o zaman işi silahlara bırakacağız. Türkçülük yolunda ruhumuz, yüreğimiz, kılınçlarımız seninle beraberdir. Ebedî Türk milleti mes’ut ve şerefli günlere kavuşacak, bütün Türkler bir devlet halinde bir bayrak altında toplanacaklardır…”[1] diyecek kadar, Türk Milliyetçiliği ülküsüne bağlılığını ortaya koymuştur. Kararlı bir ruh hâlini de yansıtan bu satırların yazarını Türk kamuoyu, 27 Mayıs 1960 İhtilali’nde, bu sefer, “İhtilalin kudretli albayı” olarak tanıyacak ve yeniden hatırlayacaktır.



27 Mayıs İhtilali’ni yapan ekibin kendi içindeki anlaşmazlığı, bir tasfiye ile sonuçlanmıştır. Tasfiye edilen 14 kişiden biri de TÜRKEŞ’tir ve bu grubun doğal lideridir. Hindistan’a sürgüne gönderilen TÜRKEŞ, diğer arkadaşlarıyla çeşitli vesilelerle ve değişik yollarla görüşmeye devam etmiştir. Arkadaşlarına yolladığı mektuplarda, 14’ler grubu için “Türklüğün ümit dünyasını aydınlatan meşale”[2] nitelemesini yaparak, “Türk Dünyası” mefhumunun, kendi kafasındaki yerini de ifşa etmiş ve gelecekteki siyasî mücadelesinin şifrelerini vermiştir. Türkiye’ye döndükten sonra, 14’lerin bir kısmı ile beraber CKMP’ye katılarak, Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi’nin siyasî zeminde de temsiline yönelik attığı adım, aynı zamanda, Türk Milliyetçiliği’nin, “Türkiye Milliyetçiliği” ile sınırlı olmadığını gösteren adımlardır.



Siyasî mücadeleye başladıktan sonra, Türk Milliyetçiliği ile ilgili düşüncelerini, kitlelere anlatmaya başlayan Başbuğ TÜRKEŞ, düşünce dünyasındaki “Türk Birliği Ülküsü”nü şöyle ifade etmiştir: “… Türk Birliği ülküsü, yer yüzündeki bütün Türklerin bir millet ve devlet halinde, bir bayrak altında toplanması ülküsüdür. Bunun tahakkuku, bazı kimselere ilk bakışta imkânsız gibi görünebilir. Birçok kimseler bunu zararlı bir hayâl (ütopi) olarak da vasıflandırabilir. Fakat unutmamak lazımdır ki, her hakikat önce hayal ile başlar. Yine hatırlamak gerektir ki 1919 yılında hür ve müstakil bir Türkiye kurmak için Anadoluda dünyanın galiplerine karşı savaşa girişmek de çılgınlık ve hayal diye vasıflandırılmıştı. Fakat inanmış ve kendilerini bir ülküye vermiş olanlar, yurdu kurtarmaya ve müstakil bir Türkiye meydana getirmeye muvaffak oldular.



Türk Birliği de sistemli çalışmak, fırsat kollamak ve her şeyden önce Türkiye’yi korumak ve yükseltmeğe çalışmak suretiyle bir gün elbet hakikat olacaktır…”[3]. Bu ifadelerin, maceraperest bir çılgının fantezileri değil; tam tersine, akılcı ve şuurlu bir politikacının, mensubu bulunduğu millete, makul bir hedef; bu hedefe ulaşmak için topyekûn bir milleti motive etme ve çalışma azmi anlamına geldiği açıktır. Nitekim, 1990’lı yıllarda SSCB’nin çözülmesi, O’nu dikkate almayan Türk devlet bürokrasisinin en büyük hatası olmuştur ve bu vahim hatanın sıkıntıları, bugün hâlâ, az veya çok hissedilmekte, yaşanmaktadır.



Başbuğ TÜRKEŞ’in, “Türk Birliği” ülküsü ile ilgili görüşleri, yalnızca teorik zeminde kalmamıştır. Tam anlamıyla hiçbir zaman, siyaseten iktidar olamamasına rağmen, düşüncelerini, ilk fırsatta eyleme geçirmekten de geri kalmamıştır. 1980’den önceki politik yaşamında, iki defa, koalisyonların küçük ortağı olarak iktidar olan ancak dönemin şartları sebebiyle, Türkiye içindeki yangınla mücadele etmek durumunda kalan Başbuğ TÜRKEŞ, 1980 sonrası, bu yoldaki somut ilk adımı, Erciyes’teki Tekir Yaylası’nda gerçekleştirilen “Zafer Kurultayı” ile atmıştır. Gelenekselleştirerek devam ettirdiği bu kurultaylar, Türkiye dışındaki Türklerin de bir araya geldiği buluşmalar şeklinde gerçekleşmiştir. Özellikle, SSCB’nin dağılmasından sonraki süreçte, bu kurultaylar, coğrafî olarak daha geniş Türk alanlarına da hitap etmeye başlamıştır. Bu kurultaylarla yetinmeyen Başbuğ TÜRKEŞ, “Türk Birliği” ülküsünün kurumsal temelini de atarak, “Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı”nı kurmuş ve bu vakıf aracılığıyla, ilki 1993 yılında gerçekleştirilen “Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı”nı toplamıştır. Gelenekselleştirdiği her iki toplantıya da büyük önem veren Başbuğumuz, son nefesine kadar bu uğurda ter akıtmış; kafa yormuş; çaba sarf etmiştir. Maalesef bugün, Başbuğ TÜRKEŞ’in mirasına sahip çıkma tekelini elinde bulundurduğunu iddia edenler, her iki toplantıyı da “kene”, “nifak”, vb. akıl almaz ve aymazca gerekçelerle sona erdirmişlerdir.



Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ’in, aşkla bağlandığı “Türk Birliği” ülküsü, Türkiye dışında yaşayan soydaşlarından da karşılık bulmuştur. Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı Mustafa Abdülcemil KIRIMOĞLU’nun, “Alparslan Türkeş, bütün Türk Dünyası gibi Kırım Tatar Türkleri için de unutulmaz bir şahsiyet olarak Hakk’ın rahmetine kavuştu.



Hep söylediğim gibi, Sovyetler Birliği devrinde, demir perde altında, Hür Dünya’dan sınırlı malumat alırken Sovyet basını bizim ölçeğimizde, Sovyet basınında kim karalanırsa bizler bilirdik ki onlar iyi insanlar ve iyi işler yapıyorlar. Alparslan Türkeş ve onun Bozkurtları da Sovyet basınında hep kötü bahsedilir ve karalanırdı. Biz de bilirdik ki, ülkücüler bizim taraftan insanlardı ve taa o yıllardan sempatimizi ve saygımızı kazanmışlardı.



Demir perde aralanıp, Hür Dünya’dan ve Türkiye’den daha fazla malumat almaya başlayınca anladık ki yanılmamışız. 1975-1976 yıllarında hayatımızı, benim için ve halkımız için Türk kamuoyunu ayağa kaldıran bu vatansever insan ve onun ülkücüleri kurtarmış. Bu alicenap insan ve onun ülküdaşları, bizimle beraber ağlamışlar, bizimle acılarımızı paylaşmışlar, bizler için dualar etmişler. Kırım Tatar Türkleri merhum Alparslan Türkeş’e ve ülkücülere müteşekkirdir…”[4]; Başbuğ TÜRKEŞ’in doğduğu topraklar olan Kıbrıs’taki Türklüğün lideri ve bağımsız Türk devleti KKTC’nin ilk Cumhurbaşkanı Rauf DENKTAŞ’ın, “… Rahmetle andığımız asker, komutan ve devlet adamı Sayın Alparslan Türkeş’le ilk temasım 1960 ihtilalinden hemen sonra, Dr. Küçük ile birlikte Ankara’ya yaptığım ilk ziyarette olmuştu. Türkeş Başbakanlık Müsteşarı (veya Genel Sekreteri) mevkiindeydi. İhtilalin güçlü adamı diye bilinen Alparslan Türkeş’in Kıbrıs kökenli oluşu bizler için güven verici bir şeydi…



Devlet Başkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı ile yapılan toplantılarda Türkeş de vardı… Toplantıdan sonra Sayın Türkeş beni yalnız olarak makamına aldı. Toplantıda söylediklerimi dikkatle dineldiğini söyledikten sonra bana Kıbrıs’ın geo-politik önemini anlattı. Zürih-Londra Anlaşmaları’nı Rumlar değiştirmeye kalkarlarsa Türkiye’yi karşılarında bulur dedi…



Yıllar sonra O’nu partisinin başında, hapiste ve Devlet idaresinde izledik. Kıbrıs’a ziyaretini yaşadık. Bu topraklara ne sıcak bağlarla bağlı olduğunu gördük. Şunun altını çizmekte yarar görürüm. Türkeş Kıbrıs’ı seviyor, Kıbrıs’ın Türkiye için önemini de bir asker olarak çok iyi biliyordu…



Daima itidalle hareket etmiştir. Eleştirileri yapıcı olmuştu, tahrikkar olmamıştır. Ben O’nun devlet adamlığını bu çerçevede değerlendirdim ve daima takdir ettim. Kıbrıs’tan taviz vermeyen bir siyaseti, Anavatanın üst çıkarlarını koruyarak, güçlü bir şekilde savunmak güçlü bir karakter ve ölçülü bir siyaset ister. Alparslan Türkeş güçlü bir karaktere sahip, ölçülü bir devlet adamı, Türkiye’nin çıkarlarını her şeyin üstünde tutan gerçek bir vatanseverdi. Son yıllarda onunla sıklaşan temaslarımda, Türklük dünyasındaki faaliyetlerinde bu izlenim artmış, ona olan saygım ve sevgim gittikçe derinleşmişti…”[5]; Azerbaycan’ın, seçimle işbaşına gelmiş ilk Cumhurbaşkanı ve Bakü’deki Azatlık Meydanı’nda, “bozkurt” işareti ile halkı beraber selamladıkları ELÇİBEY’in, “… İnsan sevdiği, çok sevdiği varlıklar hakkında ne yazırsa yazsın, ne diyirse desin, yene de düşünür ki, o istediği alınmadı. Özellikle de, görkemli bir lider, bir sevimli önder, Türk millî maneviyatı uğrunda dayanmadan mubarize ve mücadele aparan, könlünü yalnız ve yalnız Türk Milleti’ne kendi milletine Tanrı bağları ile bağlamış bir gahraman olan azizimiz, Alparslan Türkeş Başbuğ hakkında…



… Seksen yıllık bir ömrünü büyük bir kısmını Türk Millî varlığının, iç ve dış düşmanlardan korunmasına, esir Türkler’in kurtuluşu, bağımsızlığı ve dünya Türklüğü’nün yükselişi uğrunda mubarize sarf eden büyük bir önder sürdürdüğü mücadelenin zafer çalmakta olduğunu görerek rahatlıkla gözlerini kapattı…



…Yıllar uzunu çokları onu hayalperest saydı. Söylediklerine inanmadı. Halen 1944 yıl mahkemesinde Alparslan Türkeş bildirmiştir ki, 1917’de olduğu gibi, 1965’te veya 1999’da en büyük düşmanım Rusya’da bir devrim baş verecektir. Ve Türkiye buna hazırlıklı olmalıdır.



Tarih büyük liderin önce görünümünü birkaç yıllık farkla doğruladı. Rus emperyası dağıldı. Lakin ne yazıklar ki Türkiye bunu beklemiyordu…



… Alparslan Türkeş 35 yıldan çok sabırla, azimle, metanetle mücadele verdi. Türkiye’nin komünizm esaretine düşerek Moskova’ya yahut Pekin’e oyuncak olunması önünde göğüs gerdi. Kıbrıs’ta, Azerbaycan’da, Doğu Türkistan’da, Orta Asya’da, Sibirya’da ve başka topraklardaki Türklerin azaldığa, bağımsızlığa kavuşacağına kalpten inandı ve devamlı faaliyet gösterdi. Türkiye’de büyük bir milliyetçi kadronun yetişmesinde ve Türk gençliğinin kendi milli kimliğine sahip çıkmasında onun hizmetleri erişilmezdir.



… Yürekten inanırız ki, Alparslan Türkeş’in emelleri, fikirleri, Türk Milliyetçiliği’nin yolunu aydınlatan 9 Işığı hiçbir zaman unutulmayacak ve 21. yüzyılda yükseleceği seksiz olan Türklüğün temel kaynaklarından biri olarak daima canlı kalacaktır.”[6] şeklindeki satırları, Başbuğ TÜRKEŞ’in, verdiği asil mücadelenin, soydaş topluluklardaki yansımalarının en açık ve güzel nişaneleridir.



Alparslan TÜRKEŞ, ilk gençlik yıllarından itibaren, daima Türk Milliyetçisi gibi düşünmüş; Kızılelma’nın peşini hiç bırakmamış; basit politik manevralar uğruna veya içi boş bir “devlet politikası” gerekçesiyle sevdalısı olduğu “Türk Birliği” davasından, asla vazgeçmemiştir. Bu bağlamda TÜRKEŞ, bir çok kez Ortak Pazar, Gümrük Birliği, AET ve AB ile ilgili olarak, fikirlerini beyan etmiştir. Söz gelimi, “... 6- Millî ülkülere ters düşmeyen tek alternatifin, kısa dönemde uygulama kabiliyeti olmadığı için bölgesel iktisadî kuruluşların iktisadı aşarak içtimaî, kültürel ve siyasî bütünleşme aracı olarak kullanılmasına karşı açıkça vaziyet almayı millî bir görev sayarız.



Ortak Pazar’a girişimiz, sanayileşmemiz için ciddi bir engel teşkil edecektir. Kuruluş masrafları, tecrübe kazanıncaya kadar geçecek zaman gibi faktörler dolayısıyla sanayileşmeye çalışan memleketimizin ileri birer sanayi memleketi olan Ortak Pazar devletleriyle rekabet etmesi mümkün değildir.


Yabancıların ülkenin istediği yerinde, istediği ölçüde arazi ve imkân edinmelerine fırsat vererek Sevr Anlaşmasının dolaylı uygulamasına sebep olacağı, kültürel ve sosyal deformasyona yol açacağı ve millî sanayinin gelişmesini engelleyeceği için Ortak Pazar’ın açıkça ve kesinlikle karşısındayız. ...”



“... Bilindiği üzere; Dış ekonomik ilişkiler ve AB konusunda, MHP Programında belirtilen temel görüş; “Bölge ülkeleri başta olmak üzere diğer Dünya ülkeleri ile çok yönlü ekonomik ilişkiler kurulmasına ve kurulacak ilişkilerde; Türk Devletinin hükümranlık ve Türk Milletinin egemenlik haklarını sınırlayıcı milli ve manevi kültür yapısını ve kıymet hükümlerini yozlaştırıcı, insanımızı Türk-Müslüman kimliğinden uzaklaştırıcı, devlet ve millet varlığımızı zedeleyici yükümlülüklerden kaçınılması temel prensibine dayanır.” şeklindedir. ...”[8] şeklindeki satırlardan da anlaşıldığı üzere, “AB’ye Hayır” duruşu, çok açık ve anlaşılır bir durumdadır. Bu konuda, Başbuğumuzun en ufak bir tereddüdü olmadığı gibi elastik ve kaypak bir tavrı da söz konusu değildir. Bu ve benzeri diğer ifadelerden anlaşıldığı üzere, Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi’ni siyasî zeminde temsil ettiği iddiasında olanlar için, “Onurlu AB üyeliği (!)” gibi içeriği boş ve bir o kadar da anlamsız bir çözüm yolu, her ne gerekçe ile olursa olsun, dillendirilemez ve savunulamaz.



Ölümünün 12. yılında bir kez daha rahmetle ve şükranla andığımız Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ, gerek meslekî yaşamının, gerekse siyasî yaşamının her safhasında, tek bir dava için mücadele etmiş; tek bir sevdanın peşinden koşmuş; tek bir amaç için çaba sarf etmiştir ki o da “Türk Birliği” ülküsüdür. Görebildiği hâlde, görmek istemeyenler; duyabildiği hâlde, duymak istemeyenler; konuşabildiği hâlde, konuşmayanlar; bu yalın gerçeği bildiği hâlde, inkâr eden “Onurlu AB’ciler (!)” ve onların açık ya da örtülü, doğrudan veya dolaylı destekçileri için söylenecek tek bir söz vardır: “Zırva, tevil götürmez.”



Ülkücü.org


En son Vuslatim tarafından Sal Nis 14, 2009 9:18 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mtn963
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Sep 30, 2005
İletiler: 91
Şehir: Almanya

İletiTarih: Sal Nis 14, 2009 3:23 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Sayin basbugum Alparslan Türkes´i her Türk milliyetcisi gibi bende rahmetle aniyorum.

Yukarida tam bir ibret yazisi duruyor!
Bu dava ile tanisip gönül verdikten sonra kendini hep ÜLKÜCÜ olmaya calisan bir Türk milliyetcisi olarak gören birinin düsünceleri ile yukaridaki ibret yazisini analiz etmeye calistim.

YAZININ BANA VERDIGI EN BÜYÜK DERS EZBERCI OLMA ASLA!!! Demesidir.

Evet!
Ne konusurken!
Ne düsünürken!

ASLA EZBERCI OLMA!!

Cünkü ezbercilik ile nice degerleri unuttugumuz, daha dogrusu ezbercilik ile nice degerlerin bizlere untturulabildigi ortada! Hemde gün gibi!

ATATÜRKCÜLÜK! Ile ATATÜRK! unutturuldu! Bu sayede cakallar istedikleri gibi at kosturur oldu.

Peki sonuc ne oldu?

ATATÜRK NEREDE?
TÜRK MILLETI NEREDE?

Yahu su halimize baktikca bir türlü anlayamiyorum! Soruyorum ister istemez kendi kendime

ACABA ATATÜRK MARSLIMIYDI? Diye.

Atatürk vede silah arkadaslari kim ile neden dolayi mücaadele etti?

O zaman tekrar düsünüyorum!

ACABA MARSLI BIZLERMIYIZ? diye!.

Elbette kimse TÜRK olmaktan baska bir sey degil! Yalnizca ezbere düsünebilmekten öteye bir türlü gidemeyen kafalar!! Karisik!

Insallah bu artik böyle gitmez!
Örnek degerler cogaltilmaz!

Sayin Vuslatim´a yazisindan dolayi tesekkürler.

Saygilarimla
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder MSNM
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Sal Nis 14, 2009 7:19 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

vuslatim resi;ulkucu org dan alıntı yaparak bildirmiş ki;
Alıntı:
Alparslan TÜRKEŞ, ilk gençlik yıllarından itibaren, daima Türk Milliyetçisi gibi düşünmüş; Kızılelma’nın peşini hiç bırakmamış; basit politik manevralar uğruna veya içi boş bir “devlet politikası” gerekçesiyle sevdalısı olduğu “Türk Birliği” davasından, asla vazgeçmemiştir. Bu bağlamda TÜRKEŞ, bir çok kez Ortak Pazar, Gümrük Birliği, AET ve AB ile ilgili olarak, fikirlerini beyan etmiştir. Söz gelimi, “... 6- Millî ülkülere ters düşmeyen tek alternatifin, kısa dönemde uygulama kabiliyeti olmadığı için bölgesel iktisadî kuruluşların iktisadı aşarak içtimaî, kültürel ve siyasî bütünleşme aracı olarak kullanılmasına karşı açıkça vaziyet almayı millî bir görev sayarız.



Ortak Pazar’a girişimiz, sanayileşmemiz için ciddi bir engel teşkil edecektir. Kuruluş masrafları, tecrübe kazanıncaya kadar geçecek zaman gibi faktörler dolayısıyla sanayileşmeye çalışan memleketimizin ileri birer sanayi memleketi olan Ortak Pazar devletleriyle rekabet etmesi mümkün değildir.


Yabancıların ülkenin istediği yerinde, istediği ölçüde arazi ve imkân edinmelerine fırsat vererek Sevr Anlaşmasının dolaylı uygulamasına sebep olacağı, kültürel ve sosyal deformasyona yol açacağı ve millî sanayinin gelişmesini engelleyeceği için Ortak Pazar’ın açıkça ve kesinlikle karşısındayız. ...”


Bu konuyu;9 ışık ın rehberinde nasıl bir ekonomik model?başlığı altında defalarca yazdım.Sayın Başbuğumuz o kadar güzel anlatmış ki;hayran olmamak mümkün değil!Ekonomide ne o ne bu.Milli bir model gerektiği apaçık görülüyor.Ayrıca ülkücü org daki yazıya bütünü ile katılıyorum.
Kim yazmış ise eline ,yüreğine sağlık.Gerçekten de ONURLU BİR AB ÜYELİĞİ deyimini ben de elastik buluyorum.
Kaldı ki;daha ab nin kapılarında sürünürken;yabancılara mülk ve banka satışları ile;zaten yarı bağımlı olan ekonomimizi büsbütün dış ülkelere bağımlı hale getiriyoruz.
Bundan neredeyse 100 yıl önce İstiklal savaşı kahramanlarından;HAFIZ İBRAHİM DEMİRALAY BEY;italyanlar Isparta kapılarına dayandığında;Yunan hakimiyeti mi iyidir,İtalyan mı diye tartışan Isparta halkına;"Yabancı bankalar altından kalkamıyacağı faizler uygulayarak,çiftçimizi borçlandırır,bunun sonucunda topraklarımızı yabancılara satmak zorunda kalırız"diyerek tehlikeyi işaret ediyor;manda nın bu şekilde geleceğine dikkat çekiyordu.Bugünün siyasetçileri;bırakın geleceği,burnunun ucunu görmekten acizler!
Gene İstiklal harbinde; ordumuz büyük taarruz hazırlıkları yaparken;yunan ordusu başkomutanı hacı anestis;yunanın Ayvalık da bir banka kuracağını öğünerek komutanlarına ilan ediyordu.Bırakın banka kurmayı,onlarcası kuruldu,bir de borsaya soktuk herifleri yalvar yakar!
Üretime,işbirliğine değil;yağmaya gelmiş bir yabancı kara para akımını davet ettik ülkeye.Ondan sonra da bir de meclis den,milletin egemenliğinden,demokrasiden bahsediyorlar.Ne meclis be?Bu ülkeyi meclis mi idare ediyor sanıyorsunuz?Meclis;yabancı güçlerin noteri edildi bu siyasetçiler sayesinde.Böyle bir meclis içerisinde yer almak tan utanacaklarına,o meclise girebilmek için,develer gibi birbirini ezip çiğneyenleri gördükçe;gülmek mi lazım,ağlamak mı ;ben de bilemiyorum.
metin ülküdaşımız demiş ki;
Alıntı:
Peki sonuc ne oldu?

ATATÜRK NEREDE?
TÜRK MILLETI NEREDE?

Yahu su halimize baktikca bir türlü anlayamiyorum! Soruyorum ister istemez kendi kendime

ACABA ATATÜRK MARSLIMIYDI? Diye.

Atatürk vede silah arkadaslari kim ile neden dolayi mücaadele etti?

O zaman tekrar düsünüyorum!

ACABA MARSLI BIZLERMIYIZ? diye!.

Elbette kimse TÜRK olmaktan baska bir sey degil! Yalnizca ezbere düsünebilmekten öteye bir türlü gidemeyen kafalar!! Karisik!

Insallah bu artik böyle gitmez!
Örnek degerler cogaltilmaz!


Değerli ülküdaşım.Millet ayni millet.Değişen bir şey yok.Atatürk de o zaman çok uğraştı milleti ikna edebilmek için.Ama fark şurada.Baş yok baş.Millet her zaman idare edilmeyi bekler.Günlük sıkıntılar,geçim endişesi;gelecek korkusu;insanlığa ait tüm zaafiyetler;milletin içindedir.
Akşam eve götürülecek bir lokma ekmek;çoluk çocuğunu yaşatabilme,geçindirme kaygısı milletin asıl sorunudur.
Milleti bir hedefe yönlendirecek,bilinçlendirecek bir baş her zaman gereklidir.Ortada baş olduğunu iddia ederek dolaşanlar eğer senden değilse,senin tarafında değilse,işte böyle milli olmayan modeller ile herşeyi berbat ederler.Bu millet gene İstiklal savaşı yapar.Gene şehit ve gazi vermekten çekinmez.Gene canı ve malı ile gerektiğinde cihat eder.
Gene daldığı o safahat dan;o berbat yaşantıdan ayılıp,titrer ve aslına döner.Ama Baş, baş olursa!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1