 |
|
|
|
Konu
Bizim bildiğimiz Abdullah Gül risk almayan siyasi bir kişiliktir. Siyasi hayatında riskli işlere girdiğini kimse de görmemiştir. Ama son ABD ziyareti bir bakıma Gül'ün (diğer bir bakışla AKP'de temsil ettiği geleneğin) yeni rotaya doğru risk alma zorunluluğunu ortaya çıkarttı.
Bunu Amerikalılar biraz hayret biraz da sinsice Gül, Erdoğan'dan daha derin düşünüyor diyerek kamuoyuna aktardı. Ama yıllar öncesine yapacağımız bir yolculuk, siyasi rotanın nereden nereye geldiğini bize daha açık seçik gösterecek. Türkiye'nin önündeki yol ayrımını 1976 yılında MTTB'nin yayın organı Milli Gençlik Dergisi'ndeki bir makalesinde şöyle anlatıyordu Abdullah Gül: Memkeletimizde istikbal, dünya hakimiyeti peşinde koşan komünist kapitalist süper devletlerin yerli kadrolarının mı, yoksa Doğu'yu kendi içinde diriltip çağlar üstü mutlak fikri hakim kılacak, Türk'ün ruh köküne bağlılığın savaşçısı bizlerin mi olacak?' Neler söylemişlerdi? Aradan yıllar geçiyor. Milliyetçi muhafazakar çizgi, yerini daha İslamcı bir çizgiye bırakıyor. Gül'ün rotası siyasal İslam'ın en güçlü partisi Refah Partisi'ne çevriliyor. Milliyet Gazetesi'nden Nilgün Cerrahoğlu'na 1995 seçimleri öncesi İslam'a aykırı kanunlar ayıklanacak başlığıyla önemli bir röportaj veriyordu Abdullah Gül: Türkiye'de geçerli kanunlar arasında İslam'a aykırı olanlar da var. Olmayanlar da. Aykırı olanlar baskıdır. Baskı kalkacak. Bu hakkı kullanacağım. Halka bu imkanı vereceğim. Şimdiye kadar hor görülen adeta insan yerine konmayan, Discrimination sınıf ayrımına uğrayan bir çoğunluğun yerli kültürü, yerli kimliği iktidara getireceğini görüyoruz. ' Gün geliyor Abdullah Gül Başbakan oluyor. Danışmanları 1 Mart tezkeresi öncesi bir geceyi anlatıyor: Başbakan Gül oturduğu koltuğundan doğruldu. Ellerini oğuşturdu. Muhtemel bir Irak savaşına karşı kendisini uyaranlara sinirli bir edayla cevap verdi. -Biliyor musunuz savaşı önleyip, Nobel Barış Ödülü alabiliriz! Herkes saşırmıştı. Başbakan gelen Irak savaşına karşı, biri resmi biri gayrı resmi danışmanlarına, akıl hocalarına o kadar inanmıştı ki onların söyledikleri şu sözleri devamlı tekrarlıyordu: Türkiye, savaşa engel olabilir. Türkiye engel olursa ABD'de hiç bir şekilde Irak'a giremez. O zaman savaşı önleyen insan olarak tarihe geçersiniz. Hatta Nobel Barış Ödülü bile alabilirsiniz Hangi parametreler Gül, Amerika'da yerli ve yenilikçi bir hareketin parametrelerinden bahsetmişti. İşin ilginç yanı onu dinleyen Amerikalılar; Erdoğan'dan daha derin düşünüyor notunu aldılar. Gül'ün, ABD'nin önde gelen şahinlerinden Wolfowiftz'e anlattığı modern Müslüman siyasi kimlik, AKP'nin kuruluşunda yer alan muhafazakar demokrat kimliğinden daha farklı bir anlayıştır. Gül, 1970'lerde siyasal İslam'ın meşalesini yakan Necmettin Erbakan'a da Emevileştirme suçlamasında bulunuyor. Bir anlamda, İslam'ı siyasallaştırma, saltanat haline getirme eleştirisini getiren Gül'ün bu yeni kimlik anlatımı, kulaklarda Erdoğan, sonra AKP için çizilen yeni bir rotanın sesleridir. Gül, AKP sonrası Amerika'yı korkutmayı da ihmal etmiyor tabi... Gül, MHP geliyor diyemediği için Nasyonel Sosyalizm sözleriyle Amerika'ya bize sahip çıkın, yoksa MHP geliyor mesajını veriyor. Değişim sloganı bir bakıma AKP kadrolarının iktidarında dönüşüm olarak işlev görmüş ve İslami kesimin sosyal hayatından, dış politikaya kadar reflekslerini, Amerikan düşmanlığını törpülemiştir. Artık çağlar üstü mutlak fikir gençlik aşkı olarak kalmış, yeni aşklara yelken açılmıştır. Bu nedenledir ki ne oldu size, ne oldu yani?' diye sormak bize düşmektedir.
|
|
|
| |
|
|
| Giriş |
| Hala hesabınız yok mu? Hemen buradan açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi birçok avantajlara sahip olacaksınız. |
|
|
|
| Haber Puanlama |
Ortalama Puan: 5
Toplam Oy: 5
|
|
|
Haber :
Üyeler :
Servisler :
İletişim :
Dökümantasyon :
