Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - Atsiz Ata´nin kaleminden Sultan Abdülhamid Han (GÖK SULTAN)
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Pts Şub 11, 2008 12:27 pm    ileti konusu: Atsiz Ata´nin kaleminden Sultan Abdülhamid Han (GÖK SULTAN) Alıntıyla Cevap Gönder

ABDÜLHAMİD HAN(= GÖK SULTAN)



Toplumun en büyük haksızlığına uğramış tarihî şahsiyetlerden biri, II. Abdülhamid'dir. Kendisinden önceki devirlerin ağır yükünü omuzların-da taşıyan, en güvenebileceği adamların ihanetine uğrayan ve dağıl-mak üzere olan içi dışı düşman dolu bir imparatorluğu 33 yıl sırf zekâ ve hamiyeti ile ayakta tutan bu büyük pâdişâh katil, kanlı, müstebit, kızıl sultan, câhil ve korkak olarak tanıtılmış, dâima aleyhinde işleyen bu propagandanın tesiriyle de böyle tanınmış talihsiz bir insandır.

Daha ilkokul sıralarında belirli bir propagandanın tesirinde kalmaya başlayarak, yaşları ilerledikçe aynı telkinler ile büyütülen nesillerin, o propagandanın yalanlarını bir gerçek gibi benimsemelerinden tabii ne olabilir?

Öğren yavrum ki On Temmuz bayramların en büyüğü,

Esir millet böyle bir gün zincirini kırdı, söktü.

Ondan evvel geçen günler, bilsen yavrum ne siyahtı,

Milletin her iyiliğini düşünecek pâdişâhtı;

Hâlbuki o zaman sultan, insan değil, canavardı,

Canlar yakar, kan dökerdi, millet ondan pek bizardı!


gibi saçmalar, kim bilir hangi kırılası kalemlerle yazılarak okuma ki-taplarına geçiyor, körpe beyinlere Sultan Hamid düşmanlığı aşılıyor-du.

Bu düşmanlığı aşılayanlar ilkönce İttihatçılar, yâni hürriyet kahra-manları (!), yâni Sultan Abdülhamid'in 33 yıl ayakta tuttuğu impara-torluğu 10 yılda dağıttıktan sonra memleketten kaçan kişilerdi. İtti-hatçılardan sonra da Ermeniler, Rumlar, Yahudilerdi. Yâni, yabancıları işe karıştırarak Türkiye'yi batırmak için Osmanlı Bankası'nı basan, Anadolu'da kargaşalık çıkaran ve Avrupalının gık demesine meydan vermeden Sultan Abdülhamid tarafından tepelenen Ermeniler; yâni Balkanlara saldırıp karışıklık çıkarmak ve yine yabancıların da işe karışması ile Türkiye'yi parçalamak isterken Sultan Hamid tarafından 1897 de tepelenen Yunanlılar (ve bizdeki adı ile Rumlar); ve Filistin'de bir Yahudistan kurmak teşebbüsleri Sultan Hamid tarafından önlenen Yahudi'lerdi.

Sultan Hamid, bin türlü siyâsî tertiple bu azınlıkların azgınlıklarını yere sererken, onlarla birleşerek pâdişâhı tahtından indiren kabadayılar:

Türk, Musevî, Rum, Ermeni,

Gördük bu rûz-ı rûşeni!

şarkısını, bu unutulmaz ahmaklık ve ihanet bestesini söyleyerek çınlatıyor, Birinci Dünya Savaşı ile mütârekesine kadar Musevî, Rum ve Ermeni vatandaşların nasıl "Rûz-i Rûşen" beklediklerini anlama-mak, anlayamamak gibi bir alıklıkla bir imparatorluğu idare ettiklerini sanıyorlardı.

Sultan Hamid'i iyice anlamak için tahta çıktığı zamanı iyi bilmek lâ-zımdır. Sultan Aziz'in son zamanlarındaki çöküntü sırasında, memle-keti, yürütmek için beliren iki akımdan, liberalizmi V.Murad, muha-fazakârlığı II. Abdülhamid temsil ediyordu. Liberaller, İngiltere ve Fransa'ya bakarak parlamento ile her şeyin düzeleceğine inanıyor, muhafazakârlar, 30 milyonluk imparatorlukta 10 milyon Türkün hâki-miyetini sağlamak için mutlak idareye lüzum görüyordu. Masonlar, Sultan Murad'ı da Mason yapmışlardı. Gerçek yüzünü Sultan Murad'a göstermeyen Masonluğun arkasında ise Yahudilik ve Avrupa emperyalizmi vardı.

İlk Meşrûtiyet Meclisinde, Hıristiyan mebusları, Türkiye'nin bir an önce parçalanması için Ruslar ile savaşa şiddetle taraftar olmuşlardı. Ve gerçekten de neredeyse imparatorluk dağılacaktı. Sultan Hamid, bunu gördükten sonra, meşrutiyeti devam ettirseydi, elbette ki yanlış bir iş yapmış olurdu. Müslüman olmayan mebuslarla birlikte, dışardan kö-rüklenen Arap ve Arnavut milliyetçiliklerine de set çekmek üzere Meclisi kapatması, Sultan Hamid'in en büyük başarısı ve hizmetidir. Bu meclis kapatılmasaydı ne olacaktı? 8 milyon Hıristiyan ve 12 mil-yon Müslüman yabancıya karşı, kültür seviyesi hepsinden geri 10 milyon Türkle bu devlet nasıl tutulacaktı? Demokrasi bir çoğunluk re-jimi olduğuna göre, Türklerden çok olan Araplar, meselâ, resmî dilin Arapça olmasını teklif etseler ve Arnavutları da yanlarına alsalar, so-nuç ne olacaktı? Bütün Türk olmayanlar birleşerek Osmanlı İmpara-torluğunun Avusturya - Macaristan gibi federatif bir devlet olmasını isteseler, bunun,(1) nasıl önüne geçilecekti? Karışmak için fırsat göz-leyen Avrupa devletlerini kışkırtmak üzere demokratik nümayişler ya-pılsa, bu, ne ile önlenebilecekti?

İşte Sultan Hamid, Meclisi kapatarak bütün bu tehlikeleri önledi ve tahtından indirilmeseydi, daha da önleyecekti.

Fakat onun hizmeti bu kadar da değildir. 1877–1878 savaşından yenilerek çıkan Osmanlı ordusunu, o zamanın en mükemmel silâhları ile meselâ mavzer tüfekleriyle silâhlandırdı. Denizci devletlerin ve Rusların denizden yapmaları mümkün taarruzlara karşı, İstanbul ve Çanakkale boğazlarını tahkim etti. Ve Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlerle Fransızların 18 Mart 1915 saldırılan bu istihkâmlarla durdu-ruldu.

Mükemmel kurmaylar yetiştirildi. 1914–1918 Savaşı ile İstiklâl Sava-şı'nı bunlar idare ettiler. Suttan Aziz'in, Ruslarla çarpışıp Kırım'ı kurtarmak için hazırladığı donanma, denizcilik tekniğinin değişmesi karşısında değerini kaybetmişti. 8–10 mil giden gemilerle artık iş görülemezdi. Bunları kadro dışı ederek iki zırhlı ile iki kruvazör aldı. Büyük Osmanlı borçlarının üçte ikisini ödedi. Pek çok okul açtı. Pek çok yol ve köprü, ayrıca hastahâne ve çeşme gibi hayrat yaptırdı. Görül-memiş bir haber alma şebekesi kurdu. Yabancı elçilerden bile ca-susları vardı. Avrupa'da kuş uçsa haberi oluyor, aleyhimizdeki karar-ları önceden öğrenerek tedbirini alıyordu. Hilâfeti, Osmanlı Haneda-nından almak için Mısır'da kurulan gizli bir derneğin üyelerinden biri Sultan Hamid'in adamlarından biri idi. Balkanlıların mezhep ve milliyet ayrılıklarını körükleyerek birleşmelerine engel olduğu gibi, İngiliz, Alman ve Rusları da birbirine düşürerek aleyhimizde birleşmelerini engelledi.

Bunları yaparken de vezirlerinden, paşalarından kimseye güvenme-mekte ne kadar haklı olduğunu zaman göstermiş ve koca vezirler, hiç sıkılmadan, yabancı elçiliklere, konsolosluklara sığınmışlardı.

Çok namuslu ve dindar bir adam olduğu için, asla kan dökmemiştir. Mithat Paşayı öldürttüğü hakkındaki söylenti iftiradır. Gerçi o, Mithat Paşadan şüphe ediyor, onun Sultan Aziz’i öldürtmüş olduğuna inanı-yordu. Fakat dindar bir insan olarak, kan dökmekten, bütün hayatınca çekinmiş, Mithat Paşa ile arkadaşlarının idam kararlarını müebbet hapse çevirmişti. İsteseydi idam kararını imzalayamaz mı idi? Buna hangi kuvvet engel olabilirdi? Bunu yapmayarak, sonra, Talifte sui-kasta girişecek kadar az zekâlı mı idi?

Memleketi doğudan tehdit eden Moskof emperyalizmi ile batıdan teh-dit eden Avrupa emperyalizmi ve onun temsilcisi İngiltere'ye karşı devleti savunan Sultan Hamid, ayrıca azınlıklar ve gafil hürriyetçiler ile de uğraşmaya mecbur olmuş, güneyden gelen Siyonizm’e de gö-ğüs germiştir.


Sultan Hamid için, Osmanlı İmparatorluğunu, soyumuzun düşmanı Moskoflarla hilâfetin düşmanı İngiltere'ye, devletimizin düşmanları Si-yonizme ve azınlıklara, rejimin düşmanı hürriyetçilere karşı savun-mak meselesi ve vazifesi vardı. Bunun için de, kendisinin, devlet baş-kanı kalması gerekti. Kendisi çekilirse, devletin tutunamayacağı hak-kındaki düşüncesinin doğruluğu, çok geçmeden gerçekleşmiştir.

Şimdi, bu kadar büyük bir davanın karşısında, Peyami Safa’nın ileri sürdüğü İsmail Safa’nın sürgün edilmesi gibi hâdiselerin ne ehemmi-yeti olabilir? İsmail Safa ne istiyordu. Oğlunun iddiasına göre hürriyet! Yani meşrûtiyet, serbest seçim. Yani bir alay Arap, Arnavut, Ermeni, Rum, Bulgar, Yahudi ve Sırp'ın Türkiye'nin kaderi hakkında söz sahibi olması.. Şimdi akıl, anlayış, vicdan ve millî şuur sahibi olarak dü-şünelim: Böyle bir sonuca razı olunabilinir mi?

Sultan Hamid, sürgün ettiklerine aylık da bağladığına göre, Anadolu-'nun en sağlam havalı yerlerinden biri bulunduğu, ahâlisinin dinç ve gürbüz yapısı ile belli olan Sivas'ta İsmail Safâ'nın ölmesi Sultan Hamid'in kabahati midir? Verem olan İsmail Safa, İstanbul’da kal-saydı, ölmeyecek miydi?

Babasına karşı beslediği sevgi dolayısıyla, Peyami Safa'nın bazı özel düşünceleri olması tabiîdir. Fakat, her gün binlerce kişiye seslenen bir yazarın, Sultan Hamid gibi büyük bir pâdişâhı, Osmanlı sultanlarının en câhili ve kanlısı diye göstermeye kalkması, doğru mudur.

"Bu dünyada herkes birçok şeyin câhilidir. Yeter ki kendi işinin câhili olmasın!(1) Kendi işinin ehli olduğunu bin bir delille isbât etmiş bu-lunan Sultan Hamid ise asla câhil değildir. Onun bir yüksek okul ve hattâ lise diploması yoktu. Fakat özel öğretmenlerle hayattan ve için-de yetiştiği büyük ve muhteşem hanedandan çok cevherli şeyler öğ-renmişti. Ressam, hattat ve musikişinas idi. Doğu ve batı dillerinden bazılarını biliyordu. Kurduğu çok değerli Yıldız Kütüphanesi, bugün, Üniversite Kütüphânesi’nin temelini teşkil etmektedir. Bayazıd Umumî Kütüphânesi'ni de yine o kurdu. Yani Sultan Hamid, Türk kültürüne kü-tüphane kurarak, pek çok okul açarak ve ilmî eserler yazdırarak hiz-met etti.

Onun katil olduğu yalan, kızıl sultan olduğu iftiradır. Avrupalıların ve Ermenilerin yakıştırdığı kızıl sultanlığı benimsemek, onların emellerine hizmet etmek olmaz mı?

Sultan Hamid, kızıl değil "Gök Sultan" dır. Herkeste bulunması müm-kün ufak tefek kusurlarını şişirip erdemlerini inkâr etmekle ne Türk tarihi, ne de Türk milleti bir şey kazanır. İsmail Safa, İngiliz-Boer sa-vaşında, İngilizlerin bir başarısını, onların elçiliklerine giderek tebrik ettiği için, Sultan Hamid tarafından, haklı olarak, sürgün edilmiştir. Belki İsmail Safa, o zaman, İngilizlerin nasıl bir Türk ve Müslüman düşmanı olduğunu bilmiyordu. Fakat geniş haber alma imkânları ile her şeyi bilen Sultan Hamid, memleket aydınların düşman elçilikleriyle temasına müsaade edemezdi.

Şimdi insafla düşünülsün: Hiçbir sebep yokken, sırf yurtlarındaki el-mas madenlerim zapt etmek için, bir avuç Boer'e büyük ordularla saldıran İngiltere'yi tebrik etmek hangi hürriyetçilik anlayışının sonu-cudur.

O günkü İngiltere'yi Boerleri yendi diye tebrik etmekle, bugünkü Moskofları Finlere karşı başarılarından dolayı alkışlamak arasında ne fark vardır?

Merhum Gök Sultan Abdülhamid Han, bütün hayatında bir fikir, devleti ayakta tutmak ve hazırlamak için yaşadı. Siyasî dehâsı ile Avrupa'yı ve Moskof’u oyalıyor, bir yandan da demiryolu ve okul ile Türk milletini kuvvetlendirmeye çalışıyordu.

Sultan Hamid ile onun düşmanları olan hürriyetçileri ölçüştürmek için, yalnız şu noktaya bakmak yeter: Hürriyet kahramanları (!), hürriyeti yok edip yüzlerce masumu astırdıktan sonra, savaşa soktukları devlet yenilince, hırsızlar gibi kaçtılar. Gök Sultan, bir tek siyasî idam yap-madan, en korkunç siyâsî güçlükleri atlatarak 33 yıllık saltanatında devleti ayakta tuttuktan sonra tahtından indirilirken, Moskof çarının Rusya'ya davetini, Selanik'ten Alman gemisiyle İstanbul'a gelirken de Alman İmparatorunun davetini reddederek vatanında bir sürgün ve mahpus gibi yaşamayı tercih etti.

Türkiye, dört sınırında yangınlar olan bir ev, Sultan Hamid, o yan-gınların eve bulaşmaması için hızla koşarak ateşe su serpen, kum döken ve keçe kapatan bir savunucu idi. Bu koşuşmaları sırasında yo-luna çıkan bir iki çocuğu çarpıp düşürdüyse, suç onun değildir. Çünkü yurdun çevresinde yangınlar göğe yükseliyor ve Gök Sultan, alevleri içeri sokmamak için didiniyordu. Ve sokmadı da... Ne diyelim? Durağı cennet olsun...

(1) Bu güzel söz, son devir Osmanlı şehzadelerinden birine aittir.

(Ocak, II Sayı, II Mayıs 1956)
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
hasan1299
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Oct 25, 2005
İletiler: 806

İletiTarih: Pts Şub 11, 2008 7:09 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

sultan ABDÜLHAMİT HAN büyük bir daiydi.o dönemim ingiliz kralı abdülhamit için dünyada 100 akıl varsa 98 i ABDÜLHAMİT tedir demiştir.ABDÜLHAMİT osmanlı devletinin dağılmasını 33 yıl engellemiştir.dünyanın en büyük istihbarat teşkilatını kurmuştu dünyada olan herşeyden haberi vardı.bunların dışında evliya bir kişiliğe sahipti.abdülhamithan a kızıl sultan gibi lakapları takanlar ahirette cesalarını çekecektir.mekanı cenent olsun ruhu şad olsun
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pts Şub 11, 2008 11:27 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Burada zamanında yeni bir üye iken; Abdülhamit Han hakkındaki düşüncelerimi yazdığım ve ittihatçıları eleştirdiğim ,hatta arkalarında yahudiler ve dış güçler bulunduğunu söylediğim zaman;bazı Türkçü arkadaşlardan şiddetle itirazlar yükselmiş ve tartışmalar olmuştu.
Hele bir tanesi vardı ki;bu yahudilik meselesine takılmıştı.
Ben Enver Paşa nın iyi niyetli olduğunu,ama ayni şeyleri Talat Paşa ve diğer yandaşları için pek söylemeyeceğimi de belirtmiştim.
İttihat hareketi olsun,Yeni Osmanlılar hareketi olsun,bunların hep batı güdümünde bir Türkçülük yaptıklarını ve bunun doğru bir dava olmadığını yazmıştım.Bunlar hep tarihe tarafsız bakmanın bir gereğidir.
Bugün ne yazık ki Abdülhamit Han a sahip çıkanlar ümmetçiler ve şeriatçılardır.Asıl niyetleri Osmanlıya sahip çıkmak adına,ülkeyi şeriat idaresi denilen teokrasiye dönüştürmektir.Oysa bunlar Osmanlının bir gerçek şeriat devleti olmadığını,dinin devletin emrinde olduğunu bilmekten aciz cahil takımının düşünceleridir.Evet Abdülhamit e sahip çıkmaları,onun vatanseverlik ve dürüstlüğüne değil;İttihatın Osmanlıyı yıkmasının faturasını,ittihatla birlikte hareket eden ama hiç bir zaman onlar gibi düşünmeyen ve hele Enver Paşa ile zerre kadar anlaşamayan Atatürk e fatura etmeye kalkışmalarındandır.Abdülhamite sahip çıkmanın ardında ,sözde Osmanlıya ama aslında şeriat idaresine sahip çıkmak;ve Cumhuriyet düşmanlığı yapmak yatmaktadır.
Biz Abdülhamit Han ı değerlendirirken uzun saltanatı sırasında;ülke için yaptıklarını,dengeleri nasıl gözettiğini,Nasıl bir ince siyaset dokuduğunu gözönünde bulundurduk.Devraldığı bir enkazı nasıl ayakta tutuğunu inceledik.BUNUN ONUN İNANCI,HALİFE OLMASI OSMANLI PADİŞAHI
olması ile zerre kadar alakası yoktur.Bu tarih ;hataları,günahları ve sevapları ile bizim tarihimizdir.Osmanlı tarihine baktığınız zaman,çok önemli işler yapan büyük Padişahlar kadar,imparatorluğun kaderine çok kötü bir şekilde etki yapan,dirayetsiz ve beceriksiz padişahları da görüyoruz.Tarih bunların doğru değerlendirilmesi,ve ayni hatalara bir kez daha düşülmemesi için bilinmesi gereken çok önemli bir bilimdir.
Bugün Türkçülük iddiası güden bazı kişilerin,ülkeyi felakete götüren ittihatçılara başta Talat Paşa olmak üzere toz kondurmazken;sadece inançlı bir müslüman olmasından dolayı Abdülhamit hanı Tevfik Fikret in ağzı ile yerden yere vurup,ona kızıl sultan demelerini anlamak mümkün değildir.Bir tarafta Türkçülük fikri savunarak YABANCILARLA İŞBİRLİĞİ YAPARAK ülkeyi felakete götüren ittihata alkışlar;ABDÜLHAMİT Han a küfre varan hakaretler!!!
O zaman sizin ;ermeni köpeğine Han a yapmaya kalkıştığı suikasttan dolayı
"selam sana ey şanlı avcı!"diyen şuursuz Fikret den ne farkınız kalır.
İttihat ın bu ülkeye tek bir faydası olmuştur.Bir Türklük şuuru uyanması.
Bunu elbette takdirle karşılıyorum.Ama keşke bu hareket başka ülkelerin koruması altında böyle yapılmasaydı.
BÜYÜK TÜRKÇÜ ATSIZ ATAMIZIN BU ESERİ BENİM İÇİN FEVKALADE ÖNEMLİDİR.ÇÜNKÜ ATSIZ ATA,YANLIZ İYİ BİR TÜRKÇÜ,BİR BAYRAK ADAM,BİR DAVA ADAMI OLARAK DEĞİL;BİR DÜRÜST TARİH GÖZLEMCİSİ VE BİLENİ OLARAK;ABDÜLHAMİT HAN I AKLAMIŞTIR.
BUNU ŞERİAT MERAKLILARI VE GERİYE GİTME ÖZLEMİ İÇİNDE OLAN BİRİLERİ DEĞİL,BİR TÜRKÇÜ YAPMIŞTIR VE MESELEYİ TÜM BOYUTLARI İLE ORTAYA KOYMUŞTUR.
BU İKİ BÜYÜK İNSANI BİR ARADA TEKRAR SAYGI,RAHMET VE MİNNETLE ANIYORUM.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
kerkuk_turk
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 06, 2004
İletiler: 855

İletiTarih: Sal Şub 12, 2008 10:10 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Benim buyuk dedem Sultan 2. Abdulhamid zamaninda saraydaki din adamlarindan biriydi (Kerkuk'lu Imam Omer Hulusi Efendi}, seferberlik savasindan sonra (osmanli-rus harbi} gosterdigi kahramanliktan dolayi ona iki tane (uzerindeki kapakta osmanli armasi ve sultan 2. abdulhamidin tugrasi var} sahih buhari kitablarini hediye etmistir ve icinde hediye ettigine dair yazi vardir ve altinda kendisi muhurlemis ve imzalamistir. Ayrica devrin seyhulislami ve diger din adamlarida muhurlerini vurmuslardir. ilgi cekici oldugunu dusundum, resimlerini gormek isterseniz bana ozelden mesaj atabilirsiniz.

Konu acilmisken sunuda belirteyimki, 2. Abdulhamid doneminden sonra Imam efendi kerkuk'e donmus, cunku kendisi Kerkuk'un en eski Turkmen Mahallesi olan Kale'lidir. Kalede evleri vardi ve ordaki camide imamlik yapti. Musul meselesinde Turkiye icin calismis ve daha once ingilizlerle savasa katilmis ve Kerkuk Kalesindeki evlerinin alti Osmanli cephanesiydi, ve orada bir suru osmanli silahlari, haritalari, asker elbiseleri arac ve gerecleri vardir..ama ne yazikki son donemlerde saddam burayi bizden aldi, ama o gizli yeri bulup bulmadigini daha bilmiyoruz. simdi ise malesef oralari pesmergeler ele gecirmis durumda..ama oradan daha once bir kactane ferman, tapu, harita, eski osmanli madalyalari ve paralari cikarmistik, bizde duruyor...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1