Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - Erol Güngör
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Cmt Nis 25, 2009 1:23 pm    ileti konusu: Erol Güngör Alıntıyla Cevap Gönder

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Pzr Nis 26, 2009 1:21 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Münevver Olmak yahut Erol Güngör Olabilmek



Çağımızın en büyük meselelerinden birisi birçok insanın birçok konuda fikir sahibi olduğunu iddia etmesidir. Bu iddiayı da hemen hemen her konuda bir şeyler söyleyerek isbat etmeye çalışırlar. Hâlbuki fikir; tefekkürle kazanılsa da, kişinin birikimleriyle yakından alakalıdır.

Tefekkürle başlayan fikir erbabı olma süreci, mütefekkir ve nihayet münevver merhalesiyle devam eder. Çağımızın ‘aydın’ isimlemesi güya münevverin çağdaşı, aslen ucuzlatılmış fikrin ucuzlamış makyajıdır. Bu sebepledir ki; üç-beş kelam eden, dört-beş satır yazı yazan herkes ‘aydın’lık statüsüne rahatça ulaşabilmektedir. Bizim ‘sözde aydın’ diyerek ifşa ettiklerimiz, ‘aydın’ sıfatını kendi kendilerine vererek, eşi görülmemiş bir komedyayı da sahnelemektedirler.

Oysa geçmişin münevverleri, bu payeyi bizzat milletten almışlardır. Ne yazık ki; çağdaşlık adı altındaki çağdışılıktan onlar da nasibini almış, unutulmaları için her yol denenmiştir. İşte o münevverlerin unutulmalarına çaba harcayanların, onlarla tek dertleri; münevverlerin bu milleti aydınlığa çıkarmaya çalışmaları ve vicdanlarındaki milli şuurdur. Milli karakter sahibi, maziden aldığı feyzle atiye köprü olmuş, milli vicdanın sesi olan münevverlerin attıkları tohumların meyveleri de milliyetçi ülkücü gençler olmuştur.

Ne hazindir ki; 80 askeri darbesinin tefekkür dünyasına vurmuş olduğu tırpan neticesi mütefekkirlerin münevver merhalesine geçmesi sekteye uğramıştır. Oysa Türk tefekkür dünyasında nice münevver yetişmiş ve bu münevverlerin yetiştikleri millete bir borç ödercesine hizmet ettikleri görülmüştür. Bu sebeple; ülkücü camianın münevverlerini daha iyi anlaması, daha çok hatırlaması ve onlara daha fazla sahip çıkması elzemdir.

Rahmetli Prof. Dr. Erol Güngör de bu münevver halkasının son timsallerinden birisidir. Onun 1980li yıllarda Ortadoğu konusunda yazmış olduklarının gerçekleşmesi, hüküm vermek yerine meseleler hakkındaki müthiş tesbit ve tahlilleri, onun münevver sıfatını ortaya koymaktadır. İslam ve tasavvuf konusundaki derin bilgisi, birçok tarihçiden daha kapsamlı olarak Türk tarihini yazması, milletimizin yaşadığı buhranlara karşı sunmuş olduğu çıkış yolları ile bir devrin parlayan ışığıdır. Halen aydın geçinen zevatın Erol Güngör’ü –siyasi bir bakış açısıyla- okumayı geçiniz, bilmiyor olması yahut bilmiyor görünmesi üzüntü değil ancak utanç verici olabilir.

Kendisine Selçuk Üniversitesi rektörlüğü teklif edildiğinde “Benim fikrimde bellidir, zikrimde. Bir müstear ismin arkasına saklanmadan, buna hiçbir zaman gerek duymadan siyasi, içtimai fikirlerimi açıkça yazdım. Sevdiğim ve sevmediğim bellidir. Hal böyle iken, kabule şayan görülürse boynumuz kıldan incedir. Çünkü hizmettir ve biz, ondan kaçmaya, onu reddetmeye mezun değiliz. Vatanın ve milletin kurtuluşu, gerçekten ”devlet-i ebed müddet”, ancak ve ancak, milliyetçilerin, her kademede, amma illa üst kademelerde vazife almasıyla mümkündür.” diyerek hiçbir zaman şahsi ikbali değil, her zaman milli menfaatleri düşündüğünü göstermesi, Erol Güngör’ü tanımanın ilk adımı olabilir. Selçuk Üniversitesi rektörlüğüne atandığında Konya’daki sanayi bölgesinde muazzam gelişmelerin olacağını kestirmesi, bu konuda gerek üniversite bazında yapmış ve yaptırmış olduğu çalışmalar gerekse bu gelişmelere vermiş olduğu destek takdir edilmesi gereken münevver ileri görüşlülüğüdür. Ne yazık ki; onun görmüş olduğu bu sanayi hamlesi, erken yaşta aramızdan ayrılışı ile yanlış ellerce yönlendirilmiş, Türk sanayini şahlandıracak bu sermaye, bazı kesimlerin güdümünde bu kesimleri şahlandırmaktan öteye gidememiştir.

Rahmetli Erol Güngör, o inançlı devrin, şüphesiz büyük münevverlerinden birisidir. Onun hatırlanması, unutulmaması, unutturulmaması sadece bir vefa anlamında değil, daha çok tasavvurunu yapmış olduğu güçlü ve müreffeh Türkiye idealinin de gerçekleşmesi manasına gelmektedir. Onun bayrağı diktiği zirve her ne kadar yüksek olsa da; ülkücüler o bayrağa erişmek ve daha yükseğe taşımak arzusunda ve kararlığında olmalıdır. Münevver sancısı artık sıklaşmış, nice münevverlerin doğumu gerçekleşmek üzeredir. Ona gönderilecek en güzel dua, yeni Erol Güngör’lerin yetişmesi ve yetiştirilmesidir.

Oğuz ERSAGUN
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Pzr Nis 26, 2009 1:22 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder


Büyük Davanın Büyük Fikir Adamı; Erol Güngör




Düşünce dünyamızı aydınlatmış isimlerin ve onların eserlerinin, bugün yeterince tanınmadığı bir gerçektir. Özellikle günümüz gençleri, düşünce dünyamızın önemli isimlerini ve savundukları fikirleri yeterince bilmemektedirler. Bu durum gençlerin, Türk kültürüne, Türk düşüncesine, Türk edebiyatına yabancı kalmasına sebep olmaktadır. Türk kültürüne, Türk düşüncesine, Türk edebiyatına eserleriyle ve çalışmalarıyla hizmet etmiş, yön vermiş şahsiyetler, aramızdan ayrılmış olsalar da, yaşamaya devam ediyorlar. Aradan geçen zaman, onların değerini azaltmamış, aksine daha da arttırmıştır. Bugün de, onlar yolumuza ışık tutuyorlar.

Erol Güngör’ün sosyal ilimlerdeki bilgisi, tarih şuuru ve ilim zihniyeti onu Türk tarihinin ve bugünkü Türkiye’nin sosyal meselelerinin yorumlanmasında en iyi mütefekkir mertebesine çıkarmıştır. Bunun en önemli sebebi de Güngör’ün yorumlarının, başta diğer sosyal ilimciler tarafından olmak üzere yerli ve orijinal bulunmasıdır. Türk milletinin son yüzyılda yetiştirdiği ilim ve fikir adamlarının en seçkin simalarından biri olan Erol Güngör felsefe akımları ve Türk tarihi başta olmak üzere sosyal ilimlerin her sahasında geniş bir kültür birikime sahip düşünürlerimizdendir. Güngör, ailesinden gelen Türk kültürü sevgisiyle yetişmiştir. Bu sağlam milli kültür ona milliliği ilme ve ilmi de milliğe feda ettirmeyecek bir hüviyet kazandırmıştı. Başkalarının söylediklerini değiştirerek veya tercüme ederek tekrarlayan bir insan değildi. O, problemleri göstermekle kalmaz aynı zamanda çözüm yolları da önerirdi. Yani sadece meyvenin çürük olduğunu söylemek, yeterli değildir onun için. O, sanki sadece okumak, düşünmek ve yazmak için dünyaya gelmişti. Uyku haricindeki zamanını okumak, yazmak ve düşünmek biçiminde üçe ayırmıştı. Hocası Mümtaz Turhan gibi ciddi ilim adamıydı, fakat onda hocasından farklı bir taraf vardı. O hocasının aksine gazete yazarlığı yaparak, geniş kitlelere de hitap etti. O günlük politikaya karşı da alaka duyuyordu. Kendisinin de ifade ettiği gibi Güngör, gazete yazılarına daha lise sıralarındayken başlamıştı. Hatta ciddi ilk yazısı olarak gördüğü o zamanki Milliyet’te, Ulunay’ın sütununda yayınlanan tenkit yazısı Kırşehir’de önemli bir ilgi uyandırmıştı. Ulunay’ın köşesinde temas ettiği ve “imzasız okuyucuma mektup” başlığıyla yayınlanan bu yazıyı kaleme aldığında, henüz 17 yaşındadır.(1) Bir yazar ve sosyal bilimci olarak büyük ışıklar taşıyan, ümit veren ilk yazıları “Yol” dergisinde yayınlanmıştır. 1960’ların ortalarında çıkan Yol dergisi seviyeli bir haftalık dergi idi. Güngör’ün bu dergideki yazılarının Marksizm’in tenkidi niteliğini taşıdığını görüyoruz. Daha sonra Güngör Töre’nin devamlı yazarları arasında yer alıyor. Aynı tarihlerde “Türk Edebiyatı’nda edebi yönü güçlü makale ve çeviri yazılarını kaleme alıyordu. 1975’lerde onu “Ortadoğu” gazetesinin başyazarı olarak görüyoruz. Güngör bu gazetedeki başyazılarında günlük politikaya da temas ediyordu, ama yazıları o güne kadar karşılaştığımız günlük politika yazılarına hiç benzemiyordu. O ne objektiflik endişesi ile hiçbir fikri beyan etmeyen çoğu defa sadece olayları özetleyen yazarlara benzeyen; ne de bir politikacıdan farklı davranan yazarlar gibi yapıyordu. Günlük politika meselelerini sosyal ilimlerin, tarihin ve milli kültürün süzgecinden geçiriyor, sonra da öz ve anlaşılır şekilde yazıya döküyordu. 1980 sonrasında da “Yeni Sözcü” , “Yeni Düşünce”, “Doğuş”, “Hamle” gibi dergilerde yazdı.(1)

Erol Güngör, çeşitli yönleriyle uzun uzun üzerinde durulması ve tahlil edilmesi gereken bir yazar, âlim ve düşünürdür. Toplumumuzun bugünkü meselelerini tahsil edişi, milli kültürümüz ve tarihimiz üzerindeki yazıları, bugünün şartlarında İslamiyet ve tasavvufun meseleleri hakkındaki görüşleri, Marksizm’i tahlil ve tenkit eden makaleleri, sosyal psikoloji alanında yaptığı mesleki çalışmaları, tercümeleri ve nihayet üslubu, ayrı ayrı üzerinde durulması gereken konulardır. Güngör’ü çalışma arkadaşları daima takdir etmişler ve onu insanları ve barışı seven, bütün anlaşmazlıklara rasyonel çözüm yolları getiren, örnek bir insan olarak değerlendirmişlerdir. Güngör, birçok ilim adamında görülebilen kararsızlık ve fikir değiştirmelerden korunabilmiştir. O, olanı tasvir ettikten sonra mensup olduğu cemiyeti seven bir insan sıfatıyla olması gerekene yönelen bir aksiyon adamıydı da. O, sağlam kültürü, ilmi araştırma zihniyeti kuvvetli sentez kabiliyeti ile her zaman meseleleri büyük bir açıklıkla ve tarafsızlıkla tahlil etmiş ve ne yapmamız gerektiğine cevap vermiştir. O, insanların cephelere ayrıldığı bir dönemde yaşamış olmasına ve bu cephelerden birine mensup olarak gösterilmesine rağmen bütün çabalarında Türk milliyetçiliğine yeni bir muhteva kazandırmaya çalışmıştır.

Erol Güngör ve Milliyetçilik

Güngör, milliyetçiliği; milli kültürü bizzat bir medeniyet kaynağı haline getirmek ve cemiyeti soysuz değişmelerin açık pazaryeri halinden kurtarma yeridir diye tanımlar. Güngör hakikatte milliyetçiliğin bir kültür hareketi olmak dolayısıyla ırkçılığı, halka dayanan bir siyasi hareket olarak da otoriter idare sistemlerini reddeden bir anlayışı olduğunu belirtir. Münevverlerin milliyetçiliğini memleketin modernleşmesi esnasında kaybolan milli hüviyeti birkaç sembolik şey etrafında muhafaza etme endişesinden ibaret olduğunu belirtir. Milliyetçiler, milli kültürü temsil ettikleri ve “yerli” bir formül getirdikleri için, halk ile çabucak kaynaşacaklarını, onlardan istedikleri desteği (siyasi ve iktisadi) kolayca görebileceklerini düşünürler.(2) Güngör’ün, milliyetçilik anlayışı batı milliyetçiliğinin özellikleriyle hiçbir şekilde uyuşmamaktadır. Yani Güngör’ün milliyetçiliği sömürgecilik ve emperyalizm karşıtı bir milliyetçiliktir. Türkiye sevgisi, ideolojik milliyetçiliğe dönüştüğü zamanda Erol Güngör’ü bağnaz bir tutuculuğa ve şovenizme sevk etmiyordu. Güngör’ün milliyetçiliği hoşgörülü ve diğer milletlere de saygılı bir milliyetçilik idi. Temeline psikolojik bir katılığın mevcut olmadığı komplekslerden ileri gelmeyen, sakin, aynı zamanda coşkulu, neşeli, sevdalı bir milliyetçilik idi. Güngör, bütün çalışmalarında çağdaş bir Türk Milli Kültürü kurmanın gereği ve bunun yolları üzerine yoğunlaştığını söylemektedir.

Kültür-Medeniyet İlişkisi

Güngör, kültür-medeniyet ayrımının gayesini millet hayatına nasıl bir yön vereceğimiz konusundaki isteklerimize objektif veya ilmi destek bulma gayreti olduğunu belirtir. Güngör, kültür ile medeniyet arasındaki farkı, medeniyet; milletlerin birbirine benzer veya aynı olan taraflarını, kültür ise onları birbirinden ayıran tarafları temsil ettiğini belirtmektedir. Yani başlıca farklardan biri gaye ile vasıta arasındaki farktır. Bu kanaatte olan ilim adamlarına göre medeniyet beşeri gayelerin elde edilmesi için kullanılan vasıtaların bütününü ifade eder. Bu bakımdan teknolojik seviyede meydana getirilen eserler medeniyete aittir. Kültür kıymetleri ise kendi başına gaye olan şeylerdir. Gökalp kültür ile medeniyetin birbirinden farklı olduğunu ileri sürerek geleneğin dışında tasnifçi bir görüşle “ Medeniyet beynelmileldir fakat kültür millidir. Türkiye modernleşebilir ve pekâlâ Avrupa’dan farklı bir millet olarak kalabilir, hüviyetini kaybetmez” tezini müdafaa etti. Güngör’ün, Gökalp’la ayrıldığı noktalardan birisi Türk tarihidir. Güngör’e göre “Türk tarihi ve kültürü hakkında bugün de pek çok yazarımız Gökalp’tan daha sağlam bir görüş kazanmış değildir. Bu yüzden Gökalp Türk kültürünü yanlış anlayanların en kaliteli örneğidir. O’nun Osmanlı tarihini bilmeyişi yüzünden düştüğü hatasını teşhir etmeye lüzum yoktur”. Gökalp Türk tarihini ele alırken Osmanlı devletini görmezden gelmiştir. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin temel siyasetlerinden birisi de Osmanlının inkârı olmuştur. Bu noktada Erol Güngör Osmanlı ile Ziya Gökalp’i karşı karşıya getirmektedir. Osmanlının yıkılmasıyla birlikte Osmanlı kültürünün de yıkılmasını öne süren Ziya Gökalp’e karşı Osmanlı kültürünün savunuculuğunu ve Osmanlı’nın Türk kültürünün en önemli halkalarından birisini oluşturduğunu iddia etmektedir. Ancak, Ziya Gökalp devrinde münevverlerin hakikati aramaktan ziyade hal ve şartlara göre reçeteler hazırlamakla uğraştıklarını da belirtmektedir.(3) Türk toplumu modernleşme sürecine girmeden önce özgün bir kültür ve medeniyet tarzına, değer sistemine sahip iken modernliğin içeriği ve biçimi gereği modern bir değer sistemine geçme uğraşı vermektedir. Modern dünyada var olma mücadelesi veren Türk toplumunun yaşadığı ve yaşayacağı modernleşme süreci ve sorunlarının, bir Erol Güngör çözümlemesi çerçevesinde sunulması bizi bazı sonuçlara götürmüştür. Bir kültür varlığı olan insanın, bir sorun çözme biçimi olarak tanımlanan kültürün, kısaca insanın yaşamla kurduğu ilişkinin değişimini ve bu süreçte karşılaşılan güçlükleri belirlememizi kolaylaştırmaktadır. Türk modernleşmesinin zorunlu bir süreç olarak deneyimlenmesi, Batılı ülkelerle olan ilişkiler ve dünyevi alandaki yenilginin kabullenilmesinin bir sonucu kabul edilmelidir.

Erol Güngör, kültür değişmelerinin sosyal yapımız üzerindeki tesirlerini özlü bir biçimde incelemiştir. Ayrıca Tanzimat’tan günümüze Türkiye’de meydana gelen değişmeler intibak eden ve direnen unsurlarını da ele almıştır. Yazdığı bütün yazılarının ana temasının; çağdaş bir Türk milli kültürü kurmanın gereği ve bunun yolları olduğunu belirtmektedir. Türkiye’de Cumhuriyet devrinin çağdaş bir Türk milli kültürünü oluşturamadığı ise ana problemidir. Bu açıdan bakıldığında Güngör’ün yazılarının büyük ekseriyeti Cumhuriyet döneminin bir kritiği ve eleştirisidir. Ancak bunlar mantıklı, bilimsel ve yapıcı eleştirilerdir.(4) Erol Güngör de Türk toplumunun kültürüne ve sürekliliklerine sık sık atıflarda bulunmakta, çözümlemelerini ‘değer amaçlı’ bir eylem içeriği içinde sunmaktadır. Güngör’ün bütün eserlerindeki tezlerin esası, alınacak ve atılacak şeylerin bir envanterini yapmaktan ziyade Türkiye’de milli bünyeyi kuvvetlendirici tedbirler üzerinde çalışmanın doğruluğu fikrinden oluşmuştur.

KAYNAKLAR

1.Karacan, Halil; “Erol Güngör”, Bitirme Tezi, Kamu Yönetimi Bölümü, Sakarya Üniversitesi 2004

2.Güngör, Erol; Dünden Bugünden Tarih Kültür ve Milliyetçilik, 9.Baskı. Ötüken Neşriyat A.Ş. İstanbul–1999

3.Güngör, Erol; Türk Kültürü ve Milliyetçilik, 14.Baskı. Ötüken Neşriyat A.Ş. İstanbul–2002

4.Vayni, Cafer, (2004), “Fikir Dünyasının Altın Beyni Erol Güngör”, Zaman Gazetesi, 27 Nisan, s. 16.

Gökhan DOĞAN
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
hasan1299
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Oct 25, 2005
İletiler: 806

İletiTarih: Sal Nis 28, 2009 3:16 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Münevver Olmak yahut Erol Güngör Olabilmek


Çağımızın en büyük meselelerinden birisi birçok insanın birçok konuda fikir sahibi olduğunu iddia etmesidir. Bu iddiayı da hemen hemen her konuda bir şeyler söyleyerek isbat etmeye çalışırlar. Hâlbuki fikir; tefekkürle kazanılsa da, kişinin birikimleriyle yakından alakalıdır.

Tefekkürle başlayan fikir erbabı olma süreci, mütefekkir ve nihayet münevver merhalesiyle devam eder. Çağımızın ‘aydın’ isimlemesi güya münevverin çağdaşı, aslen ucuzlatılmış fikrin ucuzlamış makyajıdır. Bu sebepledir ki; üç-beş kelam eden, dört-beş satır yazı yazan herkes ‘aydın’lık statüsüne rahatça ulaşabilmektedir. Bizim ‘sözde aydın’ diyerek ifşa ettiklerimiz, ‘aydın’ sıfatını kendi kendilerine vererek, eşi görülmemiş bir komedyayı da sahnelemektedirler.

Oysa geçmişin münevverleri, bu payeyi bizzat milletten almışlardır. Ne yazık ki; çağdaşlık adı altındaki çağdışılıktan onlar da nasibini almış, unutulmaları için her yol denenmiştir. İşte o münevverlerin unutulmalarına çaba harcayanların, onlarla tek dertleri; münevverlerin bu milleti aydınlığa çıkarmaya çalışmaları ve vicdanlarındaki milli şuurdur. Milli karakter sahibi, maziden aldığı feyzle atiye köprü olmuş, milli vicdanın sesi olan münevverlerin attıkları tohumların meyveleri de milliyetçi ülkücü gençler olmuştur.





Ne hazindir ki; 80 askeri darbesinin tefekkür dünyasına vurmuş olduğu tırpan neticesi mütefekkirlerin münevver merhalesine geçmesi sekteye uğramıştır. Oysa Türk tefekkür dünyasında nice münevver yetişmiş ve bu münevverlerin yetiştikleri millete bir borç ödercesine hizmet ettikleri görülmüştür. Bu sebeple; ülkücü camianın münevverlerini daha iyi anlaması, daha çok hatırlaması ve onlara daha fazla sahip çıkması elzemdir.

Rahmetli Prof. Dr. Erol Güngör de bu münevver halkasının son timsallerinden birisidir. Onun 1980li yıllarda Ortadoğu konusunda yazmış olduklarının gerçekleşmesi, hüküm vermek yerine meseleler hakkındaki müthiş tesbit ve tahlilleri, onun münevver sıfatını ortaya koymaktadır. İslam ve tasavvuf konusundaki derin bilgisi, birçok tarihçiden daha kapsamlı olarak Türk tarihini yazması, milletimizin yaşadığı buhranlara karşı sunmuş olduğu çıkış yolları ile bir devrin parlayan ışığıdır. Halen aydın geçinen zevatın Erol Güngör’ü –siyasi bir bakış açısıyla- okumayı geçiniz, bilmiyor olması yahut bilmiyor görünmesi üzüntü değil ancak utanç verici olabilir.

Kendisine Selçuk Üniversitesi rektörlüğü teklif edildiğinde “Benim fikrimde bellidir, zikrimde. Bir müstear ismin arkasına saklanmadan, buna hiçbir zaman gerek duymadan siyasi, içtimai fikirlerimi açıkça yazdım. Sevdiğim ve sevmediğim bellidir. Hal böyle iken, kabule şayan görülürse boynumuz kıldan incedir. Çünkü hizmettir ve biz, ondan kaçmaya, onu reddetmeye mezun değiliz. Vatanın ve milletin kurtuluşu, gerçekten ”devlet-i ebed müddet”, ancak ve ancak, milliyetçilerin, her kademede, amma illa üst kademelerde vazife almasıyla mümkündür.” diyerek hiçbir zaman şahsi ikbali değil, her zaman milli menfaatleri düşündüğünü göstermesi, Erol Güngör’ü tanımanın ilk adımı olabilir. Selçuk Üniversitesi rektörlüğüne atandığında Konya’daki sanayi bölgesinde muazzam gelişmelerin olacağını kestirmesi, bu konuda gerek üniversite bazında yapmış ve yaptırmış olduğu çalışmalar gerekse bu gelişmelere vermiş olduğu destek takdir edilmesi gereken münevver ileri görüşlülüğüdür. Ne yazık ki; onun görmüş olduğu bu sanayi hamlesi, erken yaşta aramızdan ayrılışı ile yanlış ellerce yönlendirilmiş, Türk sanayini şahlandıracak bu sermaye, bazı kesimlerin güdümünde bu kesimleri şahlandırmaktan öteye gidememiştir.

Rahmetli Erol Güngör, o inançlı devrin, şüphesiz büyük münevverlerinden birisidir. Onun hatırlanması, unutulmaması, unutturulmaması sadece bir vefa anlamında değil, daha çok tasavvurunu yapmış olduğu güçlü ve müreffeh Türkiye idealinin de gerçekleşmesi manasına gelmektedir. Onun bayrağı diktiği zirve her ne kadar yüksek olsa da; ülkücüler o bayrağa erişmek ve daha yükseğe taşımak arzusunda ve kararlığında olmalıdır. Münevver sancısı artık sıklaşmış, nice münevverlerin doğumu gerçekleşmek üzeredir. Ona gönderilecek en güzel dua, yeni Erol Güngör’lerin yetişmesi ve yetiştirilmesidir.

alıntıdır

:
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Sal Nis 28, 2009 10:26 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

hasan1299 demiş ki:



alıntıdır



Ülküdasim.

Ülkü Ocaklari Genel Merkezinin resmi sitesinde Oğuz ERSAGUN beyin yazisini alinti olarak eklemissiniz. Oysa ayni yaziyi biraz yukariya bakarsaniz eklemis oldugumuzu görürsünüz.

Bilginize...



TANRI TÜRK´Ü KORUSUN VE YÜCELTSIN
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
hasan1299
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Oct 25, 2005
İletiler: 806

İletiTarih: Per Nis 30, 2009 3:25 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

dikkatimden kaçtı,bidahakine daha dikkatli olurum
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1